1 Ekim 2008 Çarşamba

Ustalara Saygı Kuşağı - 4

Sultan of Swing - Mark Knopfler

Büyük gitarist, sahnelerin en cool adami. Dire Straits`in beyni, gitari, sesi, herseyi. Cok sevdigim de bir müzisyendir, müzik piyasasindan ilk etapta onunla baslamak istedim bu sebeple.

12 Agustos 1949`da Glasgow`da dogar. 9 yasinda ailesiyle birlikte Newcastle`a tasinirlar. Bu yaslardayken dayisinin caldigi mizika ve piyanodan etkilenir Mark. Daha sonralari da müzigine etkileri olmustur bu durumun. Walk of Life`ta, On Every Street`te net bicimde görebiliriz bu etkiyi. Yine genclik yillarinda kendisine tipki Hank Marvin`inki gibi  flamingo pembesi Fender Stratocaster almak ister, daha sonralari gitar koleksiyonunda önemli bir yer tutacak Fender ile sevdasi da böylece baslar zaten ; ama tabi parasi yetmeyince 50 poundluk bir Höfner`le yetinir. 70li yillarin basinda Londra`ya tasinir. Birkac ay Brewers Droop grubuyla takilir. Ilerleyen yillarda bir röportajinda o günlerdeki bir anisini anlatir: Bir aksam arkadaslariyla takilirken ortamda sadece eski ve telleri asiri ince bir akustik gitar vardir, o gitari calmanin imkansiz oldugunu düsünür basta. Iste orada gitar üstünde kendi sesimi buldum der Mark. Kendine has olan, gitar tellerini pena kullanmadan, bir piyano gibi kullanisidir bahsettigi. 

Bir sonraki duragi Dire Straits`in temeli olan The Cafe Racers olur ve 2. sovlarinda bir izleyici Dire Straits ismini önerir, grubun o dönem para sikintisi da olmasinin etkisi vardir bunda. Nihayet 1978`te grubun adini tasiyan "Dire Straits" adli albüm piyasaya cikar. Bu albümle birlikte grup sarsar adeta piyasayi. Her ne kadar Sultans of Swing cok ön plana ciktiysa da arka planda Six Blade Knife, Lions, In the Gallery gibi müthis parcalari barindirir icinde. Brothers in Arms albümüyle birlikte en iyi albümüdür bana kalirsa Dire Straits`in. Sultans of Swing ise sahsen en favori Dire Straits sarkilarimdan biri olmasa da, bu sarkinin solosunun canli calindiginda gercekten cok etkileyici olabildigini gectigimiz Haziran`da gördüm, o konuya da ilerleyen kisimlarda deginecegim.

Daha sonralari da 7 stüdyo, 4 canli ve bir de toplama albüm daha cikarir Dire Straits ile. Bunlardan muhakkak deginilmesi gereken biri de Brothers in Arms`dir. Öyle müthis bir albümdür ki 1985`te cikan albüm, bugün Dire Straits klasigi diyebilecegimiz bircok sarkiyi barindirir icinde. So Far Away`den, Walk of Life`a, The Man`s too Strong`dan, Your Latest Trick`e ve tabii ki Money for Nothing`den albüme de adini veren Brothers in Arms`a kadar bircok klasik bu albümde toplanmistir. Bu albümün en önemli özelliklerinden biri de icinde cok cesitli parcalar barindirmasidir. Brothers in Arms ile aglarken, Walk of Life ile mutluluk komasina girersiniz. Money for Nothing ile kendinizden gecersiniz. The Man`s too Strong daha sert ve rock ezgileri hakim bir parca iken, Your Latest Trick`in introsunda saksofon solosuyla blues ezgileri cok belirgindir. Walk of Life ise country tadindadir. Brothers in Arms icin ise tartismasiz su ana kadar savas hakkinda yazilmis en iyi parca derim. Bir sarkinin icindeki duygulari böyle aksettirmesi insana, notalarin duyguya bu kadar uyumlu dönüsmesi müthis birsey. Diger albümlerinde yine Telegraph Road, Private Investigations, Lady Writer gibi müthis parcalari vardir Dire Straits`in.

Bir de gitar sololari kismi var tabi isin. Gitari onun gibi konusturanini görmedim ben. Diger büyük gitaristlere de saygim sonsuz; Gilmour`i, Page`i, Blackmore`u da cok severim hatta; fakat solo konusunda Knopfler hepsinden bir adim önde bence. Telegraph Road`un son 5 dakikasini dinleyip de kendini sarkiya kaptirmayacak insan var midir, bilmiyorum. Son 5 dakika deyince sarkinin 14 dakika oldugunu da belirtmek lazim. Sarkiyi kisaltip yeni bir single haline getirmesi, radyolarda böyle yayinlanmasi istense de Mark Knopfler buna karsi cikmistir. Buradaki tavrinin nedeni de cok nettir bana göre Mark Knopfler`in. Yaptigi her sarki bir bütündür ve bir duyguyu bütün halinde aktarir, eger bir kismini cikarirsaniz sarkinin diger kisimlari da büyük ölcüde degerini yitirecektir.

Dire Straits 1995`te dagilir, cünkü artik Mark yeni seyler denemek istiyordur. Bünyesinde o kadar cok yetenegi barindirir ki Mark; ne kardesi David ne de diger grup elemanlari artik onun bu derece agir basan yanina, bu üretkenligine ve yeni seyler deneme istegine ayak uyduramayacaktir zaten. Solo kariyerinde country müzik tarzina yaklasir, su ana kadar 7 tane de solo albüm cikarmistir. Solo albümlerinde yine Why Aye Man gibi Sailing to Philedelphia gibi The Fish and The Bird gibi gayet sahane sarkilari da vardir. Ayrica solo kariyerinde bircok soundtrack calismasi da yapmistir. Tüm bu toplam 15 stüdyo albümünde ve soundtracklerde hem sarkilari yaratan adam, hem vokali yapan adam, hem de lead guitardaki adam oldugunu düsününce ne kadar yaratici ve ne kadar agir basan bir yani oldugu daha net anlasilir sanirim.

Tüm bunlari yapmis bir efsaneyi gectigimiz Haziran Istanbul`da izleme sansimiz oldu. Böylece ölmeden yapilacak isler listesinden 1 maddeyi eksilttik ne mutlu ki. Türkiye`de ise konseri yeterince iyi bulmadigini, Mark Knopfler`in beklenen performansi vermedigini, konserin sönük gectigini söyledi bircok insan. O konserde bulunan sansli insanlardan biri olarak bunun böyle olmadigini söyleyebiliyorum rahat bir bicimde. Ne bekliyordu ki bu insanlar Mark Knopfler`dan. Onun bir Freddie Mercury olmadigi bir gercek, Mark Knopfler`in en büyük özelligi kayitlarini inanilmaz bir titizlikle ve mükemmellestirilmis bicimde yapmasidir. Freddie Mercuy gibi sahne icin dogmus bir adam da degildir acikcasi, bu adam konsere takim elbiseyle cikan bir adam yapmayin etmeyin derim. Kafasina bandanayi baglayarak da cikmistir gencken ama hakikaten bayagi önceleri, epey gencken. Uzun zamandir bu taraklarda bezi yok Knopfler`in. Yine de gayet güzel caldi, en harika sololari atti güzel abim, ellerine saglik. Ben gayet de memnun kalmistim acikcasi, yarin olsun yine de giderim.

Bir paragraf da gitarlar icin acmak isterim. 70 civari gitari vardir Mark Knopfler`in. Gibson Les Paul`ler, Fender`ler. Müthis. Konserde de gördük. Abimizin her sarkiyi caldigi, o tiniyi yakaladigi özel bir gitari vardir, sarkinin icinde  dahi solo atmadan önce gider, soloyu atacagi gitari alir, soloyu da onunla atar. Evet gitarlari müthistir.

Kisacasi müzik dünyasinda usta deyince en ön sirada yer alacak bir abimizdir. En sevilenlerdendir. Ustalarin ustasina sonsuz saygilar.

Hiç yorum yok: