Tarantino'nun ''Rezervuar Köpekleri'' filmini bilenleriniz bilir..
Samimidir.. Bizdendir..
Olaylar silsilesi yerine bir olaydaki durumlar silsilesidir..
Bu filmi bilenleriniz için hoş bir tebessümle başlayacaktır ''Testosteron''..
Oyun, filmin başındaki kahvaltı sahnesiyle karşılıyor seyircilerini..
Plazmalardan o kahvaltı sahnesi izleniyor ve ses yavaş yavaş kısılıyor..
Ve oyuna geçiliyor..
Oyunun metninde, bu film sahnesi yok..
Ama 7 erkeğin bir araya gelip..
Bir olayı değişik gözlerden..
Bambaşka bakış açılarıyla değerlendirmesi esasına dayalı oyun..
Bu rezervuar açılışıyla oldukça uyum göstermiş..
Benim Oyun Atölyesi'nde izlediğim oyun..
Asıl olarak kadın-erkek farklılığından kaynak alan bir eser..
Ve yazarının deyimiyle ''Doğru düzgün sosyolojik bir ders'' niteliği taşıyor..
Peki kimlerin gözünden bakılıyor duruma..
Bir baba ile onun hukukçu ve kuşbilimci 2 oğlu..
Bir gazeteci, bir garson, bir mikrobiyolog ve bir baterist..
İşte bu 7 erkek, Kuşbilimci Kornel'in evlilik sonrası partisi için..
Bir barı kapatmıştır..
Fakat o bar, düğün sonrasına değil..
Nikah sırasında, düğünü haber yapan gazeteciye kaçan gelin nedeniyle..
Büyük bir kargaşaya dönüşmüş düğün sonrasına, ev sahipliği yapmaktadır..
Bardaki garson ile 7 kişi olan, düğünün erkek ekibi..
Salaş ve bitap bir halde durum değerlendirmesi yapmaya başlarlar..
Sinirli olan baba, ne yapacağını bilemeyen damat, pısırık bi abi..
Olayın eğlencesindeki baterist, olaylara anlam katmaya çalışan mikrobiyolog..
Onların isteklerini yerine getirmeye çalışan garson..
Ve hepsinin ortasında hayatta almaya çalışan, gelinin kaçtığı gazeteci..
Bu durumun içinden çıkmaya çalışan karakterler..
Dallanıp budaklanan hikayelerle, konuyu kavramaya çalışıyolar..
Kavga ve dövüşün az olmadığı oyunda..
Kan kırmızısının, küfrün ve pudra şekerinin havalarda uçuştuğu dakikalarda..
Konu erkeklik simgesinin boyutlarına kadar gelip..
O kadar erkeğin bulunduğu oyunda, seyirciyi şaşırtmıyor..
Kadınlarla ilgili tespitlerse can yakıyor, kahkahalara boğuyor..
Sonundaysa suçlu bulunuyor..
Ve kahkahalar başlıksız kalmıyor..
Polonyalı yazar Andrzej Saramonovicz'in kaleminden çıkan oyun..
İlk olarak 2002'de Varşova'da gösterilmiştir..
Ve 7 yıllık kahkaha tufanı böyle başlamıştır..
Bay Ö.
Editörün Notu: Sevgili Bay Ö.ye ricamı kırmayıp, alışılmışın dışında tarzıyla bu güzel yazıyı yazdığı için teşekkür ederim.
Editörün 2. Notu: Editörmüş, kıçımın kenarı dediğinizi duyar gibiyim. Keh keh keh.
13 yorum:
ben bu tarza alışığım seviyorum hastasıyım bu tarzın. ama şu iki noktoları koymasa bide.. :)
Hastasıyız. Bu arada oyun tatile girdiği için Eylül'de gider izleriz artık. Kim bilir belki bir yazı da biz yazarız.
olm bunu da ilk kez bu programda açıklıyorum, ben küçükken gittiğim çocuk tiyatroları dışında hiç tiyatroya gitmedim lan, bigün tiyatroya da götürün beni yolum sizin yaşadığınız metropollere düşerse. anasını satiyim, iyice yağız anadolu delikanlısı imajı çizdik şu blogda, hoş olmadı ya neyse.
mehmet topuz ve kayserispor yöneticileri gibisin sedürt'üm heh heh. iki lafın biri biz anadolu çocuğuyuz, biz neyiz ulan?
mehmet topuza koyayım size bir şey olmasın. yalnız olm sen avrupalı değil misin lan? ab pasaportun falan yok mu? svetlin değil mi olm senin adın ha? sorarım sana?
ismail ne anadolu su lan köklerini inkar etme,gecenin bi vakti de beni güldürme.ab pasolarımız da mevcut çok şükür, forza avrupa forza balkan olum!
bu arada baskılara dayanamayıp dünyanın en şirin şamar oğlanı butters a yol vermişin,harcamışın çocuğu.ama mr.mckaey de iyidir be m'kay?!
Ulan Sedat ağlama duvarına çevirdin blogu, hehheh. Gel anasını satıyım, sanat itin olsun.
gel sedat gel..ben götürcem seni merak etme..
tutun elimden olm, bir cahil kaldık buralarda, geliciğim dostlar geliciğim, bir gece ansızın geliciğim
" Gelinciğim! " mi?
konudan çok alakasız ama
bunu görür görmez spicoli'ye yetiştirmeliyim dedim aksjdasasd
Ulu Tanrım, tam 4 saattir gülüyorum.
Top 10 hayat beklentim listesinde 6. sırada yer alıyordu bu. Büyük huzur ve mutluluk içindeyim.
Sen çok yaşa Spaceships.
ahahah x) ne demek :)
Yorum Gönder