12 Nisan 2010 Pazartesi

Yazı-Yorum= Yazıyorum


Evet dostlar. gördüğünüz gibi dibi gördük. An itibariyle bittik galiba. Burası artık eski şaşalı! günlerinden(hangi şaşa diyenleri duyuyorum vardı bi ara öyle günler şimdi, kabul edin) çok uzakta, kelime esprisi ve açıklamasıyla başlık atılabilen bir blog haline geldi. Dünya için küçük ,bizim için.. aslında bizim için de çok da büyük kayıp olmadı. Yani pek etkilenmedik. Başlarda heyecanlıydık. "Kaç yorum alıcak beğenilecek mi?" Sonradan tırt olduğumuzu anlayınca , çoktan "gönder gelsin" e dönmüştük. Neyse ben aslında başka şeylerden bahsedecektim

Bugün ilk sınavlar bitti. Evet yanlış duymadınız 2 haftada sadece 6 sınava girerek 3 ün 2 sinin ilk sınavlarını bitirebilirsiniz.Hatta hemen ararsanız sınavların yanında süpriz quizlere de hediyemiz. O değil de daha önümüzde bunların 2. sınavları bi de finalleri var ki eyvah eyvah. Neyse hallolur.Beklersek olur.Belki olur.

Bir de bu aralar bölüme bulaştırdığım bir virüs sayesinde her sınavdan sonra topluca band hero ya gidiyoruz. Fakat çaldığımız yer o kadar saçma ki, iki TV yan yana bir tarafta adamlar nothing else matters girişini ağlatmaya çalışırken diğer tarafta benim boru gibi sesimin "sörçiiiiiiin, sik end distroy!"(böyle yazınca da ayıp oldu biraz ama) diye inlemesi bütün sinirleri geriyor. Sürekli iki taraf birbirinin sesini kısması için mekandaki görevliye gidiyor. Bu döngü sonucu iki tarafın da sesi tamamen kısılıyor ve oyun sadece gelen butonlara basmaya dönüşüyor.(zaten o değil mi diyenler görüyorum, yapmayın!)Bi de bu aralar başka bir derdim daha var dostlarım. Benim çok eski bir telefonum var(2005 in En İyi Telefonu -Samsung D500) Yani 2005 deyince o kadar eski gelmeyebilir ama sonuçta elektronik dünyasında yıllar "e" üzeri şeklinde gider. Yani e yaklaşık 2.7182.. gibi bir şeyse benim telefon tam 148 yıllık. E haliyle deforme oldu. Bir de beni bilen bilir elektronik alete karşı biraz kabayım.Kendisine yüklü para verdiğimden ,artık onun efendisi olduğumu gösterme isteği kaplıyor içimi, hor kullanıyorum. Sonuç olarak artık sadece aşağıdaki fotoda olduğu gibi şarj olabiliyor.Resmen her şarj girişimimde bantlarla düzenek kuruyorum. Bütün bunların üstüne bir de "ma cherié" ye IPHONE alındığı haberi gelince, tek kelimeyle yıkıldım. Hayır dostlarım kıskançlık değil bu,(biraz gıpta desek yerinde olur gene de) sadece erik gibi kütür kütür ayfon ortaya çıkınca benim telefon bu acıya daha fazla dayanamayıp infilak edecek diye korkuyorum.Acaba şu fotoyu samsung a yollasam bana acıyıp yeni bi telefon yollarlar mı? Bence yollarlar.
Ayrıca iphone alsam,ya da daha doğrusu alınsa, bu kez de ben kullanamıcam. Çünkü beni yine bilen bilir, benim parmaklar dolma gibi,maşallah. E hal böyleyken o iphone un dokunmatik olayına giremiyorum.Bi kaç kere arkadaştan nete girecek oldum, bi google yazana dek ne terler döktüm anlatamam.G den başka her harf çıktı gözünün yağını sevdiğim ekranında. Yok yok benim telefon iyi gene tuşlar basmıyo falan ama yine de konuşabiliyosun cayır cayır.

Bi de bu yaşlı insanlara alınan (torunları ya da çocukları tarafından) cep telefonları var ya. Hah işte beni en çok hüzne boğan elektronik eşya türü o telefonlardır. Çünkü telefon bütün gücüyle Mozart'tan Ala Turca yı çınlata çınlata çalsa da genelde yaşlı tarafından duyulamaz. Duyulsa bile bir türlü doğru "yeşil" tuş bulunup basılamaz. Yaşlının karar vermesini bekleyemeden biten çağrı sonucu yaşlıdaki çöküntü ve "aha gitti", "açamadım" bakışı başka bir yazının konusu olsun. Ayrıca bu telefonlar genelde Nokia nın dev 5110 3310 gibi bol bataryalı az masraflı mütevazi modellerindendir fakat , maalesef, telefon evde sürekli bataryada tutulduğundan kendi kendin yer ve zırt pırt kapanmasıyla meşhurdur. Telefondaki bir başka hüzün kaynağı ise Mesaj bölümüdür. Hiç bir yaşlı telefonunda bu bölüm kullanılmaz.Yeni Mesaj yazan yere ancak arada sırada eve uğrayan torunlar tarafınan girilmiştir. İşin daha vahim boyutu ise gelen kutusudur. Gelen kutusu hep ağzına kadar doludur(ki içeriğini genellikle bayram,kandil ve Ykm bilmem ne indirim mesajları oluşturur.) ve hiç bir mesaj okunmamıştır. Arada tek tük okunan olmuşsa bile hiç bir şekilde silinmemiştir. Bu telefonun hem yaşlıya hem kendine tek hayrı arada bir gittiği 50 mt ötesindeki komşuda çalması ve büyük bir şansla açılması sonucu komşuların yanında torunla konuşabilme havasının atılabilmesidir.O da denk gelirse.

Yazının sonunda buradan beni seven herkese şöyle sesleniyorum:

kolumda üç beş jilet yarası
kalbimde aşk yarası
beynimde yılların anısı
seveydin nolurdu be canısı!

ODTÜ den Yaralı Stayla... yo yo . (Apaçi forevır)

Hiç yorum yok: