Müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Ekim 2010 Pazartesi

Müzik Köşesi-44


Eskiden haftanın müzik listesi olarak geçen bu seriyi artık müzik köşesi olarak değiştirsek daha güzel olur diye düşündüm. Zira en son listeyi yaptığımızda tarih 9 şubat'mış. Bir yıla yakın olmuş nerdeyse, yazık bize. Neyse listeye geçeyim, bundan sonra da haftadan haftaya yapma baskısı olmasın üzerimizde.

17 Ekim 2010 Pazar

Bob Dylan

Adam çalıyor beyler.

16 Ekim 2010 Cumartesi

15 Ekim 2010 Cuma

Come on Lords!

Evde oturmuş canım sıkıntıdan patlarken haftaya İstanbul'da 7 Pink Floydlar ve 2 Prenses, hemen arkasından da Brazzaville dinleyecek olmanın verdiği heyecanla sağlam bir Pink Floyd yazısının yer aldığı eski Roll'u elime aldım. Dergiyi kurcalarken aklıma o zamanlar Numaraİki'de Cem'in yazdığı Pink Floyd yazısı ve sonrasında da ondan görüp gaza gelen Spicoli imzalı yazı geldi. Üşenmedim, zaten sıkılıyorum ne üşenicem açtım iki yazıyı da okudum tek tek. İşte bu yazıları arama sürecinde blogumuzun eskiden ne güzel bir yer olduğunu fark ettim resmen. Eski yazıları okudukça saçma bir tebessüm oturdu suratıma, bi yandan da üzüldüm niye biz burayı bırakıp gitmişiz diye. Halbuki ne de güzel yazıyor, eğleniyormuşuz.

Yeri gelmiş Spicoli moda, tasarım yazısı bile yazmış, yeri gelmiş Bursaspor-Lakers fanatizmimi buraya kusmuşum, yeri gelmiş sedürt Afyon'daki caz festivalimsi olayın notlarını burdan duyurmuş, yeri gelmiş ksp memleket meselelerine değinmiş. Tüm bunların üstünden bi kez geçince blogu özlediğimi anladım. Neyse daha fazla genç kız tribine girmeden bu duygusal satırları burada kesiyorum.

O kadar özlem ve pişmanlık dolu cümleden sonra bişeyler de yapmak gerek tabii. Bu bağlamda blog yazarlarını göreve çağırıyor ve blogu ayağa kaldırma hareketini başlatalım diyorum. "Okuyucu kalmadı, yok siteye giren mi kaldı" falan demeden eski günlerine döndürelim lan burayı. Zaten en başında, "eğleniriz, geyik olur olm" diye açtıydık biz burayı. Herkese göreve davet ediyorum.


7Pink Floydlar ve 2 Prenses
20 Ekim Çarşamba 22.30
Bronx Pi Sahne, İstanbul

Bu arada kendi adıma geri dönüşün ilk sinyallerine de vesile konserlerin haberini de verip gideyim. Brazzaville zaten uzunca zamandır dinlemek isteyip de dinleyemediğim bir grup. David Brown facebook fan sayfasında "Ankara'da konser vermek istiyorum ama çalacak yer yok" deyince bi kaç tavsiyede bulunmuştum, sonrasında David Baba şartlarını iletip "benim yerime gidip görüşür müsün?" dedi. Arkadaşlar vasıtasıyla bir hayli de uğraşmamıza rağmen David Brown'u ağırlayacak bir mekan bulamadık Ankara'da, bu da Ankara'nın ayıbıdır. Brazzaville konserine karar vermemin ertesi günü de Twitter'dan 7pf2p sezonun ilk konserinin müjdesini verdi. Böylelikle 2 gün üst üste müzik ziyafeti çıkmış oldu bize.

Brazzaville
21 Ekim Perşembe 22.00
Salon İKSV, İstanbul

*Brazzaville'ın İstanbul konseri dışında David Brown'un 26 Ekim'de 20.30'da Bursa Hayal Kahvesi'nde, 25 Ekim'de aynı saatte Eskişehir Up and Down'da ve 23 Ekim'de İzmir 1888'de solo konserleri var.

7 Ağustos 2010 Cumartesi

1 Mart 2010 Pazartesi

Sometimes I Say Stupid Things

Hafta sonu Bedük konserinde Bedük; "Franz Ferdinand'ı çok seviyoruz" deyip arka arkaya şarkıları patlatınca, uzun zamandır Franz Ferdinand'a uzak kaldığımı hissettim. Son albümden geriye doğru taradım yavaş yavaş. Ama bu parçada takıldım kaldım biraz galiba. Acayip bi parça, ölüyü diriltir denilen cinsten yani.

Albüm genel olarak çok başarılı. Ama "No You Girls" ayrı diğerlerinden biraz, kıpır kıpır böyle. Ha bi de Bedük hakkaten eğlendiriyomuş.

24 Şubat 2010 Çarşamba

Mew

Mew, bugüne kadar gördüğüm en uzun albüm adına sahip olan grup olabilir. Öncelikle ondan bahsedeyim. Albümün adı; "no more stories are told today, i'm sorry they washed away." Albümün adı tam olarak bu evet. Ama bakmayın çok güzel bi albüm yapmışlar. Birkaç yerde görüp merak ettim ve bu albümle bi deneme sürüşü yapalım dedim ve fazla sürmeden tüm albümleri edinmeye karar verdim. Edinmek derken de yanlış anlaşılmasın, warez sağolsun heh heh. Yaptıkları müziğe gelince nasıl tanımlayacağımı tam olarak bilmiyorum, huzur verici, dinlendirici bir müzik en basit haliyle. Henüz diskografiye tam anlamıyla hakim olamadığımdan şu şarkıyı kesin dinleyin diyemicem ama albümü bi dinleyin, devamını edineceğinize şüphem yok. Sadece bu albüm de değil tabi toplam da 5 albümleri varmış.

Günün birinde yollarının ülkemize düşmesi ümidiyle.

20 Şubat 2010 Cumartesi

Wild Roses


Ne güzel abimişsin sen Nick. Dinle dinle doyamadım.

9 Şubat 2010 Salı

Haftanın Müzik Listesi-43


Haftanın Müzik Listesi-42 nin yayın tarihinin 15 Kasım olduğunu görünce dibim düştü. Yani bu süre zarfında yaklaşık 21 milyon insan ölmüş. Yani en azından 15 Aralık 'ta bir liste yapsaydık kabaca 16 milyon insan daha bu listeden faydalanabilirdi. Kısacası suçluyuz. Birazdan yapacağım liste bu suçumuzu hafifletmeyecek ama en azından gelecek nesillere bir umut ışığı olacak, spicoli'nin suratına bir tokat gibi çarpacak. (sahi bi spicoli vardı,noldu?)

En iyisi fazla uzatmadan Vakit gazetesi tonlamasıyla vereyim listeyi :İŞTE O ŞARKILAR!

Monochrome- Yann Tiersen

Des Armes - Noir Desir

House of the Rising Sun - Bob Dylan

Mr. Crowley- Ozzy Osbourne

Always Somewhere - Scorpions

Liste sizi Monochrome'la boşluğa itecek,Des Armes la devam ederseniz o boşlukta dayak yemişe döneceksiniz, House of The Rising Sun la da üstünüze toprağı örtecekler.

Son anda Ozzy den uzanan yardım eliyle üzerinizdeki ölü toprağını atmaya çalışsanız da Always Somewhere le Scorpion o eli de kesecek.

İyi dinlemeler..

21 Aralık 2009 Pazartesi

Yürüyedurun


Last fm'de "Iron Maiden Türkiye'ye Gelsin" grubundan şöyle bir etkinlik gelmiş mesaj kutuma. Türkiye'deki Iron Maiden sevenler Iron Maiden'ın Türkiye'ye konsere gelmesi için 10 Ocak'ta İstanbul'da İstikal Caddesi'nde bir yürüyüş yapacaklarmış. Ne yazık ki Ankara'da olacağım için katılmam mümkün değil. Fakat Sheed ve Spcioli başta olmak üzere tüm İstanbul'daki Iron Maiden severlerin bu yürüyüşe katılmalarını rica ediyorum. Elinizden geleni ardınıza komayın.

20 Aralık 2009 Pazar

Metallica Sen Bizim Her Şeyimizsin!


Güne Metallica'yla başlamak iyi oluyor. Sert ve net giriyorsun. Ben de bugüne öyle başladım ve dinlerken klişelerde boğulup "Adamlar iyi çalıyor yav!" a kadar geldim. Bu düşünce hezeyanımda aklıma şöyle bir soru takıldı : "bir gün karşıma 3-4 takım elbiseli, siyah güneş gözlüklü adam çıksa,'Arkadaşım, bu güne kadar açtın metalikaları cayır cayır dinledin, sna bir teklifimiz var al şu 1000 tl yi bundan sonra Metalika'nın sadece 5 şarkısını dinleyebileceksin. Şarkıları seçmekte özgürsün ama bu 5 inden başka dinledin miydi kafanı gözünü patlatırız 1000 tl yi de geri alırız.Tamam mı?' diye sorsa ne yapardım?"

Bu soru karşısında fazla düşünemezdim. Bu aralar epey sıkışık olduğumdan ve adamlar pek tekin tipler olmadığından hemen kabul ederdim teklifi(Olm, 1000 TL iyi para lan, değerlendirilirse... Bi de ben gizli gizli dinlerim ki gene, kim bilecek?!"

Fakat şimdi yeni bir soru belirdi karşımda:" Hangi 5 şarkı?" Gerçekten zor soru. Çok ayrıntılı düşünemedim o yüzden James affetsin. Ama "O 5 şarkı" şöyle olurdu herhalde :

*One

*Master of Puppets

*Fade to Black

*No Leaf Clover

*Unforgiven II (Tam listeyi hazırlarken çalıyodu , dayanamadım.)

Şimdi bu pek tekin olmayan adamlar size soruyor: "Hangi 5 şarkı?!"

12 Aralık 2009 Cumartesi

Allaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaah!

2008 konser sezonu baya sağlamdı. İsteyip de katılamadığım baya konser olsa da gidebilenler için paranın yetiştirilemediği bir sezondu. Metallica, Judas Priest, Mark Knopfler, Dream Theater, Leonard Cohen ilk aklıma gelenler. Metallica'ya bilet alıp da konser gününe sınav denk gelince gidememiştim. Hala içimde bir yaradır bu konser.

2010 sezonu da 2008'den aşağı kalacak gibi değil daha şimdiden. Sonisphere Festival 2010 kapsamında üklemizde ilk kez gerçekleşecek festival kapsamında kesin olan Metallica'ya büyük ölçüde anlaşılan Slayer, Rammstein, Mastodon, Machine Head, Anthrax'ın katılması bekleniyor. Bunlar sadece bu festival için ismi geçen gruplar.

Bunların dışında geçen haftalarda açıklanan U2 konseri var Eylül'de, bir de Eric Clapton açıklandı 13 Haziran için. Fakat esas bomba bence şu an söylenti olarak adı geçen Iron Maiden ve AC DC'nin gelmesi olur. Iron Maiden gelsin başka bişey istemiyorum ben. Metallica, Maiden bi de Rammstein yeter artar bile ama para olursa AC DC de kaçmaz hani, kızla gidilir.


18 Kasım 2009 Çarşamba

Black

Hey... oooh...
Sheets of empty canvas, untouched sheets of clay
Were laid spread out before me as her body once did.
All five horizons revolved around her soul
As the earth to the sun
Now the air I tasted and breathed has taken a turn

Ooh, and all I taught her was everything
Ooh, I know she gave me all that she wore
And now my bitter hands chafe beneath the clouds
Of what was everything.
Oh, the pictures have all been washed in black, tattooed everything...

I take a walk outside
I'm surrounded by some kids at play
I can feel their laughter, so why do I sear?
Oh, and twisted thoughts that spin round my head
I'm spinning, oh, I'm spinning
How quick the sun can drop away

And now my bitter hands cradle broken glass
Of what was everything?
All the pictures have all been washed in black, tattooed everything...

All the love gone bad turned my world to black
Tattooed all I see, all that I am, all I'll be... yeah...
Uh huh... uh huh... ooh...

I know someday you'll have a beautiful life,
I know you'll be a star in somebody else's sky, but why
Why, why can't it be, can't it be mine

Aah... uuh..

Too doo doo too, too doo doo...

Böyleyken böyle işte dostlar. Pearl Jam'e ve özellikle Eddie Vedder'e sonsuz saygılar. Böyle hüzünlü zamanlarda tüm gün boyu dinlenilebilecek şarkılar yapmaya devam etsinler, biz dinleriz nasılsa.

15 Kasım 2009 Pazar

Haftanın Müzik Listesi - 42



Mevsimler değişmiş biz haftanın müzik listesini yapmayı unutmuşuz. Süper bir liste ile karşınızdayım.

Listenin bayrak adamı olarak Ray Charles'ın "Hit the road jack!" şarkısını seçtim. Hepinizin çocukluktan beri bir yerlerde duyduğu bir şarkıdır bu muhtemelen. Hatta iddia ediyorum dünyanın en tatlı şarkılarından biri olabilir bu. Şu sıralar Fiat'ın reklam müziği olarak dönüyor ben de orada dinleyip şarkıyı araştırdım. Şarkıyı ben yıllardır "mono mono mono" diye anlıyordum dolayısıyla şarkıyı bulmam epey zaman aldı(no more diyormuş).

İkinci şarkı The Pierces'den "Secret". Gossip Girl izlediğimden bahsetmiştim sizlere. Onun soundtrack'lerinden biri bu. Bu şarkı dizide çalarken denk geldim bir gün, sonra izlemeye başladım zaten. O kadar iyi bir şarkı. Bir gün bu şarkıda dans etmek isterim.

Parliament sinema gecesinin geri dönüşünün anısına Aaron Neville Linda Rodstadt düeti olan "All My Life" da giriyor listeye. Bu şarkıyı ne zaman dinlesem banyodan yeni çıkmış bir halde ve okul çantamı hazırlıyor gibi hissederim kendimi.

Modern Talking "No Face No Name No Number". Açıklama yapmaya bile gerek yok. Her haliyle efsane.

Son şarkı listeyle acayip alakasız bir şarkı. Cem Adrian'a acaip bir hayranlığım vardır. Benim için en özel şarkısını aldım listeye. İyi eğlenceler. (Olm şarkıların linki var bak tıklayıp üstüne dinleyin)

29 Ekim 2009 Perşembe

Gitsem Gidemem,Kalsam Kalamam,Sevsem Sevemem...


Geçen gün oda arkadaşımla kahvaltı ederken, tv de "kral nostalji klipler" konseptli bir programa denk geldik. Şimdi doğal olarak "Kral Tv Nostalji" den ;"Classic 60s" ya da "Sweet 80s" tarzı bir program bekleyemezsiniz. İster istemez 90'ların iğrenç şarkılarına ve şarkılarla müsemma iğrenç kliplerine maruz kalırsınız. Nitekim o anda da bu önermemi destekler nitelikte TV de "Çelik ve İğrenç Kazağı" beliriverdi. Mecbur dinledik...

Şimdi sıkı durun!!! Şok Şok Şok! ksp'tan müthiş itiraf; Az Sonra... (Bir alt satır lütfen)

Aslında mecbur dinlemedik lan! Resmen oturup dinledik.Eşlik ettik nakarata "Ateşteyim ateşteyim" diye. Çelik darbukayı çaldıkça kendimizden geçtik.Bir ara Çelik'in yanında duran kızların yaptığı o iğrenç dans figürlerini yapmaya çalıştık.Hatta en sonunda ,ben tam elimle masaya vurarak Çelik'in darbuka solosunu atıyorken oda arkadaşım dayanamadı ve : "Bende bu kazağın aynısı vardı lan!" demez mi.

bobiler.org


Oha diyenleri görüyorum ! (-Sana değil Anıl )


Yok lan şaka şaka. O kadar da coşmadık tabi. Ama oturup izledik yani. "90 lar ne acayipti lan!" geyiğini çevirdik. Yüzümüze, o dönemleri yaşadığımızı ve oradan sağ salim çıktığımızı gösteren hafif yavşak bir gülümseme yayıldı. O anda bir şey farkettim ki 90 larla olan ilişkimiz ; genç bir kızın ayyaş ve kızıyla ilgilenmeyen babasıyla olan ilişkisine çok benziyordu. 90 ları hem seviyorduk , hem de ondan ölesiye nefret ediyorduk.

Zaten "hem sevilip hem nefret edilen şeyler" diye liste yapılsa 90'lar tüm bir dönem olarak ilk sıralarda girer heralde.


Tam bir geçiş dönemiydi 90 lar. Lafı fazla uzatıp koca bir dönemin analizini yapmayı düşünmüyorum tabi ki. (Sanki "yap ulan" deseler yapabilicem de... Neyse)(bkz. Körfez Savaşı ve Oluşturduğu Konjünktör'ün 90'lar Türkçe Pop'una Etkileri,k.sp by Mcgraw Hill,Ankara,2009)

Benim diyeceğim şu: 90 lar bizi bir çok yerden etkiledi fakat bizi en çok s.kerttiği alan "müzik"ti heralde. Resmen çocuk yaşımızın getirdiği masumiyetle, sevgiyle, ilgiyle olgunlaşacak olan müzik kültürümüze bir balyoz misali indi 90 lar. O kadar kötü şeylere aşina oldu ki bu kulaklar şimdi kimi duysam aklımda kalıyor. Kimi dinlesem " 90 lar daha kötüydü abi, bu gene iyi " diyorum. İşte o dönemi gerçek anlamda yaşayan (yani basbayağı Tv karşısında Kral tv ve Klip97 izleyerek yaşayan) kişilerin o balyozun altından kalkmaları çok zor oluyor.


Buradan "Ne balyozu yaa;ben bitirdim hacı o işleri ,yara izi bile kalmadı, Bak!" diyenlere sesleniyorum. Hepinizin içinde bir "Çelik" şarkısı mutlaka yatıyor. Kendinizi kandırmayın. Açın bir "Ateşteyim" ,gelin nakarat kısmına, Çelik : "Ateşteyim, ateşte ateşte." desin ve durdurun. yüzde 99.5 unuz o nakaratı mutlaka tamamlayacaktır. Bana güvenin. (Aynı deney 'Hercai' de de denenebilir). Saygılar...


(Dip Not: Classic 60s ve Sweet 80s isimli programlar tamamen hayal ürünüdür)

27 Eylül 2009 Pazar

This is It

Michael Jackson'un ölmeden önce programını yaptığı turne; "This is It". Daha sonra MJ ölünce bu turne; yaptğı provalar ve sahne arkası görüntülerden oluşan bir belgesele dönüştürülmüş. Film 29 Ekim'de ülkemizde gösterime girecek tüm dünya ile birlikte. Sadece 2 hafta gösterimde kalacakmış.

Sadece şu afiş bile yeter aslında. İnanılmaz.

16 Ağustos 2009 Pazar

Haftanın Müzik Listesi - 41


Takipçilerimizden çok "sevgili" mavi nin (evet bunu da yaptım :D ) tavsiyesiyle bir şarkı dinlemek üzere surrealismus.blogspot.com'a girmiş bulundum.Blogun altında bulunan şarkı listesinden tavsiye edilen şarkıyı( ki listedeki 'Traure' isimli şarkıdır) dinledim, gayet güzeldi. Daha sonra şöyle listenin devamına bir bakayım derken, aralıksız 1 saattir kendimi listeyi dinliyor halde bulunca yiğide hakkını vereyim istedim. Teşekkürler andrebreton25 Listeden benim seçtiğim 5 şarkı ise şöyle :

  • Claudia Bettinaglio - Swordfishtrombones
  • The Cure - Apart
  • Tom Waits - Eggs and Sausage
  • Secret Garden - Appassionata
  • Francoise Hardy - Traure

Şarkıları dinlemek için linke buyrun

7 Ağustos 2009 Cuma

Tatilcinin El Kitabı - Zeytinli Rock Fest

Önümüzdeki hafta geleneksel Zeytinli Rock Festivali'nin kaçıncısı bilmiyorum ama bir yenisi daha gerçekleşecek. Geçen yıl bu tecrübeyi yaşamış biri olarak bu yıl ilk kez gidecek olanlar varsa ve burayı da okurlarsa rezil rüsva olmasınlar diye deneyimlerimi aktarıcam inşallah.

Bu yıl festival Foça'da yapılacakmış. Festival ilanı fotoğraflarına baktım güzel bi yere benziyor. Her tarafı deniz falan, umarım gölgelik alanlar da artırılır. Böylece yer kapmak için sabah 5'te kalkıp gölgelik yere kaçmak zorunda kalmayız. Neyse bu sefer alan güzel gibi, her taraf deniz.

Müzik dinlemek istemediğinizde kafa dinlemek için sakin kuytular olacak sanırım. Bir de fotoğraf meraklıları için böyle acayip sanatsal fotoğraflar çekilebilecek manzaralar oluşuyomuş, gün
batımında. Belki bi kaç tane de ben çekerim telefonla.

Ders çalışırken en çok çalışmayı sevdiğim notlar böyle madde madde olanlar. Böyle kitap gibi uzun uzun paragraflarca yazılmış notları sevmiyorum. İlk paragraftan sonra kopuyorum genelde. O yüzden bu yazıyı da böyle madde madde yazmak istedim, okurken benim gibi insanlar sıkılmasın diye.
  • Öncelikle festivale gitmeniz için gerekli şartlar var. Bunlar bilet, kızlar için genelde kızıl ve mayi boyanmış saçlar, erkekler içinse top sakal ve her iki cins için de siyah tişörtler. Kelime esprili olursa daha güzel. Yanınızda olmaması gerekenlerse deodorant ve parfüm gibi maddeler.
  • İkinci olarak festivale gitmek için hem ucuz hem eğlenceli olur diye dandik trenle gitmeyin. Hele ki uzak yerden geliyorsanız asla. Geçen yıl o gaflete düştük, 15 saat sürdü tren. Gerçi ben büyük kısmını uyuyarak geçirdim ama Spicoli'ye bunun güzel bişey olup olmadığını sorabilirsiniz. Güzel değilmiş.

  • İzmir üzerinden Foça'ya gidecekseniz İzmir'de inince "festivalciyiz, asiyiz, maceracı takılalım" diye otostop falan yapmaya kalkışmayın. Onu da denedik o da güzel bişey değil. Herşeyden önce o bavullarla bi aşağı yukarı dolaşınca omuzlar falan mahvolduğu gibi sizin gibi otostop peşinde koşan çakallar olduğu için güzel bi yer bulacaz diye heba oluyorsunuz. Bunların en kötüsü de araba beklerken oluşan amele yanıkları. Sonra festival alanında birbirinizi ararken "abi bizim arkadaşı gördün mü üstünde kalıptan çıkmış gibi amele yanıkları var" diye aramayın. Ki tüm bunları yapsanız bile otostopta başarılı olma şansınız az. Biz 2 saat amele gibi bekledikten sonra başarılı olamayınca sinirlenrip parayı bastık ve öyle gittik yine. Otostop güzel değil.
  • Festival'e "erken gidelim abi eğleniriz" demeyin. Nice koç yiğitleri kızgın güneş altında heder eden düşüncenin temeli bu arkadaşlar bu gibi durumlarda. Erken gidecekseniz de kapı açılış saatinden sonra orda olacak şekilde gidin. "Kapıları erken açarlar kalabalık olunca demeyin", açmadılar. Sonra güneşin altında amele yanıklarınıza yeni güzel desenler eklenir.
  • Mutlaka güneş kremi alın ve kullanın. Gerçi bunu aklı başında çok insan yapar ama biz niye yapmadık bilmiyorum. Her tarafımız patlıcan gibi kızarınca gidip güneş kremi aldık "yandık lan biz galiba" diye ama fayda etmedi. İlk gün sendromu önemli, güneşe yenik düşmeyin.
  • El feneri alın yanınıza, sonra gece "aa pardon yanlış gelmişim" diye ters bi çadıra girip de çıkamamak var. Neyse ki bunu akıl etmişiz biz.
  • Sabah erken kalkıp gölgelik alandan yer kapın. Sonra güneşin altında bütün gün yanmak var. Ya da en güzeli sabah kalkıp gezmeye gitmek etrafı, 4 gibi gelip denize girmek. Sonra da konserlere devam etmek.
  • Sulu şakalar yapmazsanız sevinirim, bişey olacağından değil de sevmiyorum ben.
  • Konserler sırasında ön sıralardan uzak durun. Zira yukarda bahsettiğimiz siyah tişörtlü ve tezcanlı arkadaşlar "eğleniyoruz eeaabi" diye birbirlerini öldürmeye çalışıyolar. O işlerin adamı değilseniz sakatlık yüksek ihtimal. Wall of death.

  • Bu yılki festivale Lordi geliyomuş. Eurovision'da izlemedim ama maskeli falan değişik bi grup. Finlandiyalılarmış. O konser sırasında -eğer ki sevmiyorsanız- uzak durun sahneye bence. Çünkü grup böyle olunca dozu kaçıran fanatikleri olacağını tahmin etmek pek zor değil. Herşey olabilir. Çeşit çeşit insan var.
  • Bu tavsiyem de sadece erkekler için; oraya gidince; "ortam güzel, deniz kum güneş üçlüsüne müzik de eklenince kız tavlarız kesin" diye düşünmeyin. Bu gibi düşünen popülasyon, katılımcıların %90'unu oluşturduğundan tavlanılcak kızlar yerine çılgın Hayko Cepkin Fan'ları sizi bekliyor olacak. Buna dikkat edelim, beklentiyi minimum seviyede tutalım.
  • Hayko Cepkin Fan'ları ve punkçılar gibi extreme topluluklardan uzak durun. Yanlış anlaşılmasın kimseyi kötülemiyorum ama geçen yıl "ben punkçıyım Ankara benim anam, Ankara'ya söven bana sövmüş sayılır" diyerek kavga çıkaran tipler görünce bu kararı aldık biz. Yine de siz bilirsiniz.
  • Son olarak giderken dönüş biletinizi alın kafanız rahat olsun. Sonra bilet bulunmuyor falan bir sürü zahmet.
İyi eğlenceler.

31 Temmuz 2009 Cuma

My Life According to Pink Floyd

Blogumuzun ilk mimini göğsümde yumuşatmaktan gurur duyuyorum. Mim furyası bize de değdi en sonunda ucundan da olsa. İlk mimimiz olacak, heyecan var.

İlk önce Voodoo Girl'de okudum, eğlenceli olur diye de düşünmüştüm ama üstüne alınmadım hehe. Sonra Sheed menajerim yapmış, bizi de alenen mimlemiş topluca. E o zaman yapalım bari deyip oturdum bilgisayarın başına, açtım Pink Floyd diskografisini. İlk önce Queen mi yapsam diye düşündüm hatta yaptım da bi tane ama sonra yok yok Pink Floyd gider bana dedim. Queen de baya güzel olmuştu aslında. Bi yerde artık ufacık bi hile yaptım, napalım. Neyse buyrun bakalım;


Male or female?
Julia Dream

Describe yourself:
Comfortably Numb

How do you feel:
Have a Cigar

Describe where you currently live:
San Tropez

If you could go anywhere, where would you go:
Dark Side of the Moon

Your favorite form of transportation:
Learning to Fly

Your best friend is:
Atom Heart Mother

What's the weather like:
Goodbye Blue Sky

Favorite time of day:
Time

If your life was a TV show, what would it be called:
Us And Them

What is life to you:
High Hopes

Your fear:
Pigs (Three Different Ones)

What is the best advice you have to give:
Run Like Hell

Thought for the Day:
One of These Days

How I would like to die:
Goodbye Cruel World

My soul's present condition:
Wearing the Inside Out

My motto:
Another Brick in The Wall

Ben de Spaceships'i mimliyorum madem. O da yapsın da okuyalım.

28 Temmuz 2009 Salı

Haftanın Müzik Listesi - 40


Pure Reason Revolution - Deus Ex Machina

Geçenler svetlin geldi bana "olm last fm diye bişey var şarkılar falan bişeyler, güzel bi dalga gir bak seversin" dedi. Tamamen üşengeçliğimden mütevellit 15 gün sonra girdim bu olaya. Bu svetlin'in last fm'de bir sürü arkadaşı falan var nasıl yaptı bilmiyorum. Benim 2(yazıyla iki) tane sadece. Üzülüyor insan tabi. Neyse "sedurt" kullanıcı adım, varsanız orlarda ekleyin falan yalnızlık zor zanaat zira. Sonuç olarak gene de last fm totalde güzel bir şey gibi geldi. İşte bu listemdeki "Deus Ex Machina" adlı şarkıyı oradan keşfettim. Ritmleri sözleri falan iyi. Progresif severler bi baksın.
Anathema'ya gelince bir dönem Anathema'yı çok yoğun dinlemiş sonra ansızın soğuyup yetmiyormuş gibi sağda solda mizah malzemesi yapıp ekmek yemeye çalışmışımdır. Ama bu "Pressure" şarkısını hiç dinlememiştim. Baya beğendimi söyleyebilirim. Adam "I don't care where you go, you won't get away from me" demiş bir kere daha ne desin.
Haydi Gel İçelim süper şarkı dostlarım. Her ne kadar burada böyle progresif takılan entel kuntel görünümlü bir adam imajı çizmiş gibi olsam da yerli piyasayı takip ederim, severim, dinlerim.
Carnival of Rust hem kendisi hem de klibi muhteşem bir şarkı. Tim Burton'ın elinden çıkmış gibi adeta klip.
En sevdiğimi en sona sakladım. Bombay Vindaloo 1996 yılında "Live At Marquee" kaydında bulunan bir Petrucci doğaçlaması. Alır götürür insanı.