Yiyecek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yiyecek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Aralık 2008 Pazartesi

İyi Bayramlar


Bayram hakkinda uzun uzadiya bir yazi yazmak da keyifli olabilirdi belki; ama malesef aklimda zerre ilginc bir bayram anim yok. Eski bayramlara özlem tandansli demogoji yüklü bir yazi da yazabilecegim bir sey degil malesef. Onun icin kisa kesecegim. Bu bayram tesekkür etmek istedigim biri var. Özhan Marketleri. Raffaello`yu marketlerine getirerek beni kalbimden vurdular. Sevgimizi daha evvel yazmistik tekrarlamanin alemi yok. Tesekkürler Özhan Market. Bu bayramin sekerlemesi de Ferrero Raffaello oldu, laf aramizda cok da süper oldu. Iyi bayramlar.

6 Aralık 2008 Cumartesi

Bizim Dürümcü


Bu seferki tavsiyem mekanim gecen seferkinden biraz farkli. Daha salas ve basit bir mekan. Bir arkadasim hemen karsisindaki apartmanda oturuyordu Bizim Dürümcü`nün. Bir final dönemi öglen aksam 2 postaya baglamistik hatta. Bircok yerde dürüm yedim yalniz buradaki dürümler biraz daha farkli digerlerinden. Cünkü usta kebabin bir kismini lavasinin icindeyken pisiriyor anladigim kadariyla, bu da ayri bir lezzet katiyor anlamadigim bir sekilde. Ayrica oldukca doyurucu. Nerden baksaniz ceyrek öküzü tek basina bir oturusta yiyebilecek olan ben 2 dürümden öteye hic gecemedim. Hatta 2 taneyi ancak cok ac oldugum zamanlarda yiyebildim. Dürüm sevmeyen de bircok insani götürdüm ve begenmeden cikani hatirlamiyorum. Dedigim gibi biraz salas, otantizmi de dayamislar duvar halisi falan, cevre otellerde kalan turistleri hamuduyla götürüyorlar. Yolu düsenler mekani, Findikzade`deki otobüs duraginin hemen arkasindaki, adini yanlis hatirlamiyorsam North Island Hotel`in arasindan girince 30 metre asagida sagda bulabilir. Istediginiz takdirde her türlü sofrayi da kuruyorlar. Raki, bira ne isterseniz de getiriyorlar. Fiyatlari da muadillerine oranla müthis uygun. Siz de yolunuz düserse sektirmeyin derim.

22 Kasım 2008 Cumartesi

Ali Haydar





Birkac gün önce sinavlardayim, dardayim demistim. Hasili, bugün bitti, ferahladik. Kücük bir gelenegimiz var arkadaslarla, sinav dönemleri sonunda beraber bir yemege cikiyoruz. Bugün de nereye gitsek diye düsünürken, birinin Ali Haydar`a gidelim demesiyle Samatya`ya dogru yola düstük sinav cikisi. Mekani bulduk, fiyat, durum falan bir gözden gecirdik. 60 Ytl olan sinirsiz menüyü usta sag olsun 50 Ytlye ayarladi bize kisi basi. Aksama gidilmesi üzerine karar verdik. Bu bildigimiz Sener Sen`li, Türkan Soray`li Ikinci Bahar dizisinin cekildigi "Ali Haydar Ikinci Bahar" adli restoran bahsettigim. Daha sonra Ali Haydar Usta`dan ögrendigimize göre diziden sonra restore edilmis mekan ve hizmet vermeye baslamis. Biz dizide izlerken sadece setmis yani oralar. Hatta kebaplari Vakkas`in dükkanda pisiriyorlarmis, cekim icin karsiya getiriliyormus.

Biraz da yemekten bahsetmek istiyorum. Neyse, girdik mekana falan. Zaten bizimkiler ustayla gündüzden muhabbeti cok güzel kurmuslar, ayakta karsiladi bizi usta sag olsun. Masada ilk etapta mezeler hazir servis edilmis bekliyordu, ickiler söylendi, meze fasli basladi. Raki, sarap, bira ne istersen söyle, sen "abi icemeyecegim artik" diyene kadar doldurmaya devam zaten. Bir yandan da sicak sicak icli köfte ve sigara böregi geldi. Özellikle icli köfte cok iyiydi. 12 cesit meze vardi masada. Iclerinden birkac tanesine özellikle deginmeden gecemeyecegim. Hanimin Mezesi adli, ayrica dizinin orijinal mezelerinden biri de olan bir meze vardi ki ugrunda can alinir can verilir. Zaten diziyi izleyenler Ali Haydar`in "kadindan mezeci olmaz" önyargisini bu mezenin kirdigini animsayacaktir. Ayrica bugün ilk defa yaptigi bir salata varmis ustanin, onu servis etti ki o da cok lezizdi. Onun da adi Bostan Salata`ymis. Bir de son bir sey var ki olmaz böyle lezzet, cevizli tulumlu tereyagi. Ben böyle sey yemedim arkadas. Neyse, sonra usta sicaklari getirdi. 6 kisi oldugumuzdan 3`er kisilik 2 tane karisik kebap servis edildi. Usta fistikli bir kebap yapmis ki ona da doyum olmaz. Yine Adana Kebap da vardi, o konuda ben cok bilgili degilim; ama 8 sene Adana`da yasamis arkadasimin aglamak üzereyim deyisini de bir kriter olarak verebilirim diye düsünüyorum. Akabinde meyveler geldi, orta seviyedeydi, idare ederdi diyelim. En son da kahvelerimizi icip mekandan ayrildik.


Tüm bu sürecte müthis bir ilgi gördügümüzü de söylemezsem cok ayip olur. Su bardagim bosalsa hemen doldurmaya garsonlardan biri kosuyordu. Ayrica baska böyle büyük usta var midir ki mezelerini bizzat kendi sunsun, müsterinin görüslerini alsin, böyle de hossohbet olsun. Fasil ekibi de gayet iyiydi, soparlar bu isin piri zaten. Diziyle ilgili de merak ettigimiz konularda meramimizi giderdi usta. Mekanin her yerinde dizi kokuyor zaten. Büyük Usta Sener Sen`in kocaman bir fotografi da ocagin hemen yaninda. Bir nokta daha var ki, gercek Ali Haydar Usta ile dizidekinin müthis benzerligi. Zannediyorum ki yapimci tamamen ustanin gercek kisiliginden ilham almis bu konuda, zaten evvelden tanismisliklari varmis herhalde.


Son olarak gönül rahatligiyla söyleyebilirim ki hayatimda yedigim en lezzetli yemekti. Mekanin yerine gelince, kime sorsan gösterir derler ya, aynen yöle Samatya`da kime sorsan gösterirler. Gidecek olanlarin esi benzeri olmayan bir aksam yasayacagini temin ederim.

Not:Fotograflari ceken Bay Ö.`ye tesekkür ederim.

30 Ekim 2008 Perşembe

Yorgunluk Kahvesi



Yaratici hareketlerin imkansizlik anlarinda daha yogun bicimde ortaya ciktigi bir gercek. Gecen ay evdeki su isitici bozuldu. Bay Ö. nün ,"evdeki her türlü elektrikli aleti tamir edebilecegini idda eden baba" rolüne soyunmasiyla yenisini almadik, aldirmadi. Bugün nüksetti ariza. Kahve bagimli bir yasamim oldugundan bu su isitici en elzem aletlerimdendir. Mecburen cevzeyi ocaga koydum. Sonra dedim ki, madem cevzede isitilacak bu su, icine kahvesini, sekerini falan atsam da türk kahvesi gibi yapsam nasil olur acaba. Denemekten zarar gelmeyecegi üzere, yaptim. Hosuma gitti. Sanki daha bir cözünmüs suyla beraber isininca kahvemin icerigi. Tadi daha güzel geldi bana. Belki de psikolojiktir durum bilmiyorum; ama iyiydi yani. Yanin da bir adet camel ve Lost for Words ile servisi tavsiye olunur. Hem günün yipranmisligina uyanis hem de dinlenis. Sahi var midir güzel bir müzik ile beraber adami dinlendirecek daha iyi bir icecek?

David Gilmour`in sesiyle:

I felt persecuted and paralyzed,
I thought that everything else just would wait.

20 Ekim 2008 Pazartesi

Aç Adam


Kimileri der hep, insani en iyi su zamaninda bu zamaninda tanirsin diye. Ben adami acken tanirim. Tolere esigi düser. Süper ego ve ego ortadan kalkar, id yani ilkel benlik devreye girer. Kisacasi aklina gelen herseyi cekinmeden, baskilamadan ortaya döker adam. Neyse Allah kimseyi aclikla imtihan etmesin, ben cok agresiflesirim mesela. Bugün evde otururken acikinca, Bay Ç. de sinirlenince cekilmeyecegimi bildigi icin, sagolsun üsenmedi ilgimi cekecek birseyler hazirladi. Kiyak ismis, paylasayim dedim. Komple evde kalan malzemeleri kullandi. Sosis varmis dolapta biraz, salam falan. Az bisey de kasar kalmis, bir de dolapta salata yapimindan kalan konserve misir vardi. Izmir kumruyu aratmadi. Tabi bir de patates. Dogradi onlari bi temiz ince ince, kizartti. Patatesleri de ekledi. Ben böyle lezzet görmedim. Muhakkak deneyin. Sinir stres kalmadi. Eline saglik evimin diregi.

10 Ekim 2008 Cuma

I Love Milka


Milka`nin kalp seklinde dolgulu pralinleri. Pralin deyip gecmemek lazim, gercekten gayet lezzetli bir ürün. Verdigi mesaji da dikkate alirsak sevgiliye almak icin de birebir denebilir. Findik ve cilek dolgulular basi cekmek üzere vanilyadan kirazli yogurt dolgulu olanina kadar var. Kutusu da gayet hos. Yemeyeli ne kadar olmus hatirlamiyorum bile; öyle ki böyle bir modelin varligini dahi unutmustum. Unutulmaya yüz tutmus bu lezzeti hatirlatan hediye icin yengeye tesekkür eder, selam ederim. Iyi, güzel, hos, birader de; ben ille de pralin yemem derseniz de, o vakit suraya gel derim.

28 Eylül 2008 Pazar

Bayram Çikolatası


Bayram icin cikolata alayim dedim. Ülker stand kurmus markete, basina da gecirmisler genc bir kizi. Bütün bayramlik cikolata tayfasi da orada toplanmis. Manzaraya iyiden iyiye Ülker hakim yani. Ferrero var mi diye sordum. O kadar cok ürün vardi ki, onlarin arasindan birini istemeyip de Ferrero sormami bayagi yadirgadi kiz, yüzünden belliydi. Kücük bir kutu gösterdi, Rocher`di. Birkac tane koymuslar standa, benim gibi isteyenler olur belki diye herhalde.

Kiz hemen oradan Ülker`in Ferrero Rocher icin yaptigi imitasyon olan Ülker King Topu cikardi. Bunu denediniz mi hic dedi. "Ah be güzelim" dedim icimden. Rocher`i aldim. Dikkatimi ceken nokta ise Ferrero Rocher ile Ülker King Top`un arasinda fiyat farkinin hemen hemen olmamasiydi. Birkac adet fazla var kutusunda sanirim Ülker`in; ama Ferrero bu yahu.  Birseyin taklidiyle orijinali ayni fiyata olur mu? Görsen bir de  Ülker girla gidiyor.

Böyle böyle Ferrero`dan mahrum kaliyoruz iste diye düsündüm. Satilmayinca getirmiyor tabi adam. Iyi ki Nutella tutundu piyasada da, yeri saglam. En azindan ona her türlü ulasabiliyoruz.

13 Eylül 2008 Cumartesi

Raffaello

Hayatımın abur cuburu.Ferrero'nun insanlığa armağanı. Dünyanın tek kusursuz beyazı.

Tanışıklığımız epey eskiye dayanır ; annemin yurt dışından dönüşlerinden birinde, bavullarını açarken onu rahat bırakmam için şeffaf pakette beyaz bir şekerleme vermesine.



Bundan birkaç yıl evvel Türkiye'de de satılmaya başladı, bir süre satıldı da ; fakat zannederim ki birçok güzel şey gibi yeterli ilgiyi göremedi ve artık buralarda satılmıyor. Tabi fiyatının da etkisi muhakkak vardır bunda. 1. sınıf ve ithal bir şekerlemenin fiyatı epey yüksek oluyor haliyle.


Edirne'den dışarı çıktığınızda aklınızda olsun.

12 Eylül 2008 Cuma

Bir Kült Olarak ''Tarhana''



Baştan söyleyeyim, sevmem. O hafif yakıcı tadı olsun, özgün kokusu olsun ilgimi çekmiyor ; fakat bahsetmek istediğim şey bu değil.Çevremde gözlemlediğim kadarıyla bu çorbanın kompetanı olmuş insanlar genelde 30 yaş civarı ve üstü.

Peki bu ne demek? Yıllar yılı memlekette fakirliğin kol gezdiği 80 öncesi dönemin evlatlarının favorisi bu tarhana. İmkan yoktur, evde tarhana yapılır, kış boyu, her akşam sofraya konur. Tabi yıllar yılı damağına adeta kazınmış insanımızın bu tad, bu koku.

Yıllar geçmiş, şartlar değişmiş, imkanlar artmış, akşamları sofradaki yemekler de değişmiş ; fakat insanın doğasındaki geçmişe dair bir dokuyu yakalayınca hissedilen o tarifsiz duygu değişmemiş.Zannederim ki babamın şu tarhanayı her gördüğü zaman mutlu olmasının ve onu bu kadar sevmesinin nedeni de budur, birçok dönemdaşı gibi.


Şimdi geldik işin en iddalı tarafına.Ben diyorum ki : Tarhana ne zaman ki bu eski dost yaftasını yitirir, o zaman kaybedilen değerlerden biri olmaya mahkumdur.Eser sayıda da olsa, yapanlar her zaman olacaktır tabi ; fakat ''bir kült olarak tarhana'' vadesini dolduracaktır.

Yok, ben yanlışım da tarhana tadıyla kokusuyla sonuna kadar bu kültlüğü hak ediyorsa ; o vakit durur, kendi kendime, bu 100 kiloyu haybeye almışım birader derim.