17 Eylül 2010 Cuma

Haftanın Filmine Kısa Bir Bakış-28


Şimdi burada haftanın filmi yazıyor ama "yılın filmi" falan da desek yalan olmaz herhalde.(kaç hafta geçmiş lan aradan?) Neyse gelenek bozulmasın: Bu haftanın filmi Motosiklet Günlükleri!

Politikayla ilgilenen ilgilenmeyen, küçük,büyük,ihtiyar,kızlar,delikanlılar ve sevimli çocuklar (oha kandemir konduk! s.kmişsin bilinçaltımı, ezberden okudum lan!) neyse hemen herkesin ismini en azından bir kez duyduğu bir kişiliktir : Che Guevera

İşte bu film de şimdiye kadar sayısısız t-shirt e malzeme olan,milyonlarca kişiyi etkilemiş Che Guevera'nın değil, tıp öğrencisi Ernesto nun hayatını anlatıyor.

Ernesto ve Biyokimyacı arkadaşı Alberto'nun kötü bir motosikletle yapacakları 8000 km lik Latin Amerika turunu konu alan enfes bir "yol" filmi Motosiklet Günlükleri. 1952 yılında geçen film aynı zamanda dönemin Latin Amerika'sına ayna tutuyor ve Ernesto'nun kendi iç yolculuğunu,siyasi görüşlerini nasıl kazandığını, kısaca nasıl "Che" olduğunu insanın gözüne sokmadan üstü kapalı bir biçimde anlatıyor. Filmin mizahi yönü de hem zekice hem de bu tarz dramaların keyfini artıracak cinsten.

Filmin bu kadar etkileyici olmasında Alberto rolünde izlediğimiz Rodrigo de la Serna 'nın ve tabi ki Ernesto rolündeki Gael Garcia Bernal'in muhteşem oyunculuklarının payı büyük. Zaten Garcia Bernal, her zaman izlenmesi keyifli bir oyuncu olmuştur.

Filmin bence bir diğer artısı da İspanyolca olması. Hem bölgenin dili olması hem de oyuncuların performansını artırması açısından önemli bir hamle .

Eğer benim gibi uzun bir yolculuktan gelip de bu filmi izlediyseniz filmin etkisi son derece sarsıcı ve uzun süreli olabilir.Film size "Yolda" olmanın,düşüncesinin bile, ne kadar etkileyici olduğunu anlatacak. Şimdiden iyi seyirler..

16 Eylül 2010 Perşembe

Nooooooooo!



RTE Anadolu'nun sen yüce bir dağısın!

Tayyip Tayyip üstüne kurdum Erdoğan'ı!

Re Teyli tala tula da tambırleyli Tayyip!

Ve son olarak:

Birruh! Birdem! nefdik ya Tayyip!

Dip not: Bu post taki olaylar ve kişiler tamamen
hayal ürünüdür. Ya da... nihahaha (kötü adam gülüşü ama çizgi filmlerde olanlarından)

Bütün bir post için( bkz. Eric Fromm- Sahip Olmak ya da Olmak - kavramlar: "Boş Zaman Pasivitesi" )

Crticker!


sigarayaniklari yazdı bir kez de ben buradan söyleyeyim. Bu criticker olayını ben çok tuttum. Bir ara facebook uygulaması olarak kullanılmak istenmişti aynı sistem, fakat başarısız olmuştu. Bu kez hem veri tabanı olarak hem de uygulama genişliği ve kolaylığı olarak çok üst düzey bir oluşum olarak karşımıza çıkıyor. İsteyen beni de ekleyebilir. nickim aynı : ksp.

15 Eylül 2010 Çarşamba

One Ring to Rule Them All!



8 yılda 7 seçim kazanan başbakanın başarısının sırrı ortaya çıktı!

Kara Tarih: 12 Eylül



1980 yılının 12 Eylül sabahının ilk ışıklarıyla birlikte Türkiye karanlık bir sürece ilk adımını attı. Kenan Evren bildiriyi okurken ben daha toprakta mineraldim. Fakat o bildiri bütün bir hayatımı etklileyecek bambaşka bir insan olarak büyüyecektim.Fakat bu tarihin bizim için bu kadar karanlık olmasının sebebi bu değil.

Bundan tam 9 yıl ve 1 gün önce ABD de yaşanan terör olayları ABD halkının görüşlerini ve tutumunu baştan aşağı değiştirdi.Bu saldırı sonrası Irak ve Afganistan da bulunan milyonlarca kişinin hayatı geri döndürülemmez biçimde değişti.Fakat karanlığın sebebi bu da değil.

Ve 12 Eylül 2010: Önce tarihimizde ilk kez, belki de son kez, çıktığımız Dünya Şampiyonluğu finalini kaybettik. İnsanlar başarı dedi fakat belki de bir daha asla yakalayamayacağımız bir ortamı ve bir fırsatı teptik.

Ardından referandum sonuçlarının RTE'yi tartışmasız bir konuma getirdiği ve belki de "diktatörlüğünün" başlangıcı olacak başkanlık sisteminin önünü açtığı için 12 eylül yine karanlık bir gün olarak ilan edildi.

Fakat bunların hiçbirinin önemi yok. Bugün karanlık bir gün dostlarım. Çünkü bugün , tam da bugün, "spicoli" den bir tek klavye tıkırtısı dahi duymayalı tam 1 yıl oldu. Evet 1 yıl boyunca ne "ekoseler geri döndü" ne " notlar " geldi festivallerden. Ne bir ses ne bir tık! Yoksa banane kılıçdar dan referandumdan!

Arada gölgesini hissettik.Fakat tatmin etmedi bizi. Belki de unuttu . Kaan Sezyum'un babası! daha çekici geldi ona . Parlak ışıklar kör etti gözünü. Aldandı . Tutsağı oldu hedonizmin!

Özlemedik mi?! Özledik. Sedürt'le oturup "olm blogtan atalım lan!" diye tartışmadık mı?! tartıştık. Fakat yine de atmadık. (Fırsat olmadı lan. Üşendik.) Bekledik. Bekliyoruz. Ekim 'de dönücem yazmış. Buradan son bir kez sesleniyorum:

"Gelirsen Ekim'e, gelmezsen..., bekleriz :P"

Not: Sen yine de gel lan, bak ekoselerin boynu bükük...

1 Eylül 2010 Çarşamba

Yes Master!



sezyum.com 'un katkılarıyla..