6 Aralık 2009 Pazar

It all began with a beatiful pass from Eric Cantona


Eric: "After we all forget 'you're just a man"
Cantona: "I'm not a man, I'm Cantona"

Eric Cantona'yı ve Manchester United'ı ayrı severim bilen bilir. Cantona dönemine aklımız başımızdayken yetişemedik orası ayrı fakat yine de Cantona sevgisini engelleyemez bu durum. Sırf bu sebepten dolayı Looking For Eric'e gittim açıkçası, Cantona için. Daha önce ne Ken Loach bilmişliğim vardır ne bişey. Fakat kendisinin burdan sağ elini ayrı sol elini ayrı öpüyorum. Daha önce de bu tarz futbol-hayat benzetmeli filmleri varmış zaten, bu film de çok çok güzel.

Bunalımdaki ve hayattan hiçbir tad almayan, öylesine yaşayan postacı Eric bir gün odasındaki Cantona posteriyle konuşurken Cantona'nın kendisi görünür. Ondan sonra olaylar gelişir. Cantona felsefesiyle birlikte hayattaki tüm sorunları çözülür Eric'in zamanla. Tabi bunlar olurken Cantona'nın problemleri çözerken kullandığı yöntemler futbolculuk dönemindekilerle aynı. Risk al, şaşırt gibi sıradan olmayan yöntemler çoğu kişiye göre.

Film boyunca endüstriyel futbola da sıkça giydirilmiştir ayrıca. Manchester United maçlarını barda izlemek zorunda kalan işçi sınıfından postacıların sitemi, stada artık parası olanları gidebilmesi ve 10 yıldır maça gidemiyor olmalarının yarattığı üzgünlük ve endüstriyol futbola olan öfkeleri...

Tüm bunlar Cantona'nın kariyerindeki önemli noktalar ve futbol üzerinden o kadar güzel anlatılmış ki film bitmese dedim izlerken. Tabi bir de inanılmaz gaza geldim, İngiltere'de olsak da otobüslere doluşup biralarla marşlar söyleyerek deplasmanlara aksak, barlarda toplanıp maç izlesek diye. Tabi bir de Cantona forması gerektiğine kesin kanaat getirdim. O yakaları ben de kaldırmalıyım yani.

had a friend we have in jesus
he's our saviour from afar
what a friend we have in jesus
and his name is cantona

ooh, ah, cantona
ooh, ah, cantona
ooh, ah, ooh, ah, ooh, ah
ooh, ah, cantona


Bir de son olarak filmdeki kadın izleyici kalabalığı dikkatimi çekti. Cantona'yı mı seviyorlar, yoksa Ken Loach'ı bilmem ama erkek sayısından fazlaydı kadın sayısı kesinlikle. Bence Cantona'yı seviyorlar hehe.

Film bittikten sonra da İngilizlerin ve belki de hiç kimsenin hala anlayamadığı, şu röportaj var. Cantona Crystal Palace maçında ırkçı söylemlerde bulunan rakibine tekmeyi attıktan sonra basın toplantısına çıkıyor ve herkes özür dilemesini falan beklerken onun söyledikleri ise; "when the seagulls follow the trawler, it is because they think sardines will be thrown into the sea. thank you very much."

Hiç yorum yok: