12 Aralık 2011 Pazartesi

Tekel Cin ve Düşleri

Gecen gün beni aradi bu. Canı çok sıkkın. Patlayacak resmen. Öyle dravdan falan da degil ha , bildigin patlayacak ve "ortaya kesif bir mayi yayılacak." "Nen var olm?" dedim. "Kötüyüm abi ," dedi. " Şu şişede sıkışıp kaldım. Sözde adım cin. Ama daha kendime hayrım yok. Ne birini isteyerek çarpmışlığım var ne de kızılay daki tekel işçilerine destek vermişliğim. Anca bekledim şişede. İçmek isteyen de oldu aslında ama sıkı sıkı kapattım ağzımı. Biraz da korktum be abi. Tadımı beğenmezler diye korktum. Mazallah içip de kusan olur kendimi bir ömür suçlarım. Beni içen pişman olacağı birşey yapar diye korktum. Korka korka dünyanın en büyük hümanisti oldum abi. Hitler'e , hatta himmler 'e o pis satıciya,bile laf söyleyemedim. İnsancık ya dedim. O da savrulmuş işte bu dünyaya. Kimse sormamış ki gitmek ister misin. Bazıları sert poyrazlarla savrulmuş, bazıları ılık meltemle inmiş. Ama hepsi de aynı bataklığa düşmüş sonunda. Acı çekmişler hep. Kimse de anlatamamış bu acıyı. Çünkü hiçbir acı, en derinlerinden tut parmağında meyve bıçağının bıraktığı kuçücük kesiğin hissettirdigine kadar , hiçbiri tarif edilemez. Diyordu ya aşağıda en izbandutlarını seçiyorum diye, evet onlar da taşıyamaz bu yükü. Acı sadece tecrübe edilebilir. O yüzden ölüm hakkında söylenen, yazılan ve gösterilen her şey anlamsizdır. Çünkü kalanlarin ağzındandır. Ayrıca herkesin acı eşiği de farklıdır. Birebir aynı şartlarda aynı acıyı yaşasan bile, karşındakini yine de anlayamazsın. Sadece bir şekilde ; eğer o olursan. İşte sadece o zaman anlarsin. Ama şemsini bulmak sadece mevlanalara nasip olur. Aşk ile çok dönmen gerek,. "

Tekel cin tam da bunları anlatırken istemsizce biraz gülümsedim. Ama cin görmedi bu hareketimi. Zaten görseydi çok kırılırdı bana, bir daha da konuşmazdı. Bir de böyle atarlı pezevenk. Ama beylik laflardı bu dedikleri. Uzun süre şişede kalmış birinin zırvaları, Şişe-zırva sendromu... Ama gülümsememin altında başka bir şey de vardı. Çünkü bir kere hissetmiştim anlattığı şeyi. O olmuştum , o da ben. Ama o zamanlar çok küçüktüm, bir de sarhoştum, hatırlamıyorum.

Cin mütemadiyen sızlanmaya , insanlar hakkındaki hayıflanmalarına devam ediyordu. Güzel örnekler veriyor seni daha çok içine çekiyordu. Ona acımanı istiyordu ve bu işten bile değildi. Ben bağışıklığımı 7 yaşındayken kazanmıştım ama böyle şeylere. Değişik bir aşıyla hem de... Sağlık ocaklarının dağıtmadığı cinsten, ilkokula gelen sağlık memuru aynı pamuğu kullanarak bütün sınıf mevcuduna falan vuramazdı öyle. Ama yine de, bütün o aşının etkilerine rağmen , acıdım Cin e. Acımak istedim çünkü. "Yürü lan!" dedim en sevimli halimle. " Noldu abi, nereye ?" dedi. "Bir gezip gelelim, hem tedbil-i mekanda ferahlık vardır" Hiç itiraz etmedi. Hemen düştü peşime. Sonunda o şişesinden kurtuldu, yerine de ben çöreklendim hemen. "Güzel şişeymiş lan," dedim." Hem iyi ışık alıyo."

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Ne demiş şair:"Ne ölümden korkmak ayıp ne de düşünmek ölümü." u.k.

sedürt dedi ki...

olm ama sen az içtin ya

ksp dedi ki...

@sedürt Ozan değil miydi lan o ?!