1 Mart 2009 Pazar

Paylaşmak İstedim - 3


Bazen çok garip bir hisse kapılıyorum. Biraz megolomanca bir o kadar da paranoyakça gelebilir ama bunları paylaşmak istiyorum. Çünkü en büyük fobilerim birazdan anlatacaklarım heralde şu hayatta. Birincisi şöyle bir şey; Tanrı bu dünyaya sadece beni yollamış, bu dünya sadece benim dünyam, burada bir tek ben sınav oluyorum ve gördüğüm her şey hepiniz falan benim kafamdaki hayallersiniz. Gerçekte yoksunuz yani. Eğer hakkaten öyleyse, hepiniz sadece benim kafamın içindeyseniz var ya, çok ayıp ediyorsunuz bak yemin ediyorum. 

Bir şey daha geliyor aklıma yukarıdaki düşünceye paralel olarak. Tanrı yine bu dünyaya sınav olması için yine sadece beni yollamış. Geri kalan tüm insanlar vücut olarak hepiniz de varsınız mesela. Hayal falan değilsiniz. Ama olay şu ki hepiniz benim sınav olduğumun farkındasınız. Böyle buraya sınav görevlisi gibi gönderilmiş melekten, zebaniden ne bileyim bilimum muhteviyattan bozma insanlarsınız. Her yaptığımı biliyorsunuz, bugün şunları şunları yaptı diye konuşuyorsunuz, kararlar falan alıyorsunuz. Eğer durum bu şekildeyse var o zaman daha çok ayıp ediyorsunuz. Hepinizi severim sayarım bak. Yapmayın böyle şeyler.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Ayıp ediyosun Sedat. (:

Adsız dedi ki...

sedat ım beni korkutmaya başlıyorsun bilesin.hadi şimdi 'çocukluğumuz ve şirinler la la lal lal la!'şeklinde bir başlık aç,kullandığın resim de bolca çicek,böcek ve bilimum mutluluk,neşe,huzur barındırsın. yatıştır beni bir nebze.
vinnie the pooh da olabilir aslında.

olcay dedi ki...

kulağa ne kadar yabancı ve ürkütücü gelse de aslen bunun orijinal bir fobi olmadığını söylemek ister bu deli gönül. hatta esaslı sistem kurucu filozofların sistemlerinin en temelinde bu düşünce var. schopenhauer'in isteme ve tasarım olarak dünya'sı şöyle başlıyor mesela:

"bu dünya benim tasarımımdır."

yanılmıyorsam bu düşüncenin geçmişi, en azından yazılı olarak, 1600'lerde yaşamış piskopos berkeley'e dayanıyor. ama sonradan "hey adamım neden cevaplayabileceğimiz sorulara odaklanmıyoruz ha" diyen kaypak filozoflarca bir kenara atılmış bu soru(lar). sonuçta kant'ın da dediği gibi dış noktada bulunmadığımız/bulunamayacağımız için bilinç denen iç noktadan olayları yorumlayabiliriz ve mantıksal açıdan insan gerçekten bu noktada kaypak olmak zorunda.

bana kalırsa burada esas önemli nokta şu; çevredekilerin hepsi sahte olsa bile, bu, onlara olan davranışlarımızı etkilemeli mi? zion'da olmadığını bilmek biftekten aldığın çılgıncasına zevki köreltebilir mi? (matrix - cypher) insanlar çaktırmadığı sürece tek bir kişinin izlediği şovun başrol oyuncusu olmak, diğer aktörlere karşı olan davranışını değiştirir/meli mi? (truman show)

o değil de holivud da ekmek yemiş bu işten baya şimdi fark ettim. neyse ayrı mevzu.

Spicoli dedi ki...

Hahaha, yorumlar yazilarin önüne gecmesin beyler, hahaha. Süper.

sedürt dedi ki...

@olcay

"bana kalırsa burada esas önemli nokta şu; çevredekilerin hepsi sahte olsa bile, bu, onlara olan davranışlarımızı etkilemeli mi? "

gerçekten kilit cümle bu. çok iyi yakalamışsın. ama gene de sahteyse ve öğrenince üzülür insan ya. hepsinin yakasına yapışıp niye yaptınız oğlum, utanmadınız mı len denir bi.

"bu dünya benim tasarımımdır" şu cümle de çok önemli bak.yani bilmiyorum adam kitabın devamında bunu mu savunuyor gerçi ama en azından o giriş cümlesi benim paranoyalarımdan biri. "tanrı olma ihtimali." ama şimdi çok ileri gitmeyeyim diye yazmadım blogdaki yazıya. mesela hakkaten ya ben tanrıysam, canım sıkılmış dünyayı yaratıp hafızamı silip kendime eğlence olsun diye kendimi buraya göndermiş bile olabilirim. öyleyse iyi bak. hoş. öyleyse şimdiden kusura bakmayın arkadaşlar. özür dilerim tek tek.

neyse çok uzattım konuyu, tanrı ben değilsem eğer çok pis bi tarafıma kaçabilecek laflar da sarf ettim.
sonuç olarak yorum için teşekkürler güzel yorum olmuş gerçekten.