10 Mayıs 2009 Pazar

Bir Bardak Çay


Gece Spicoli ile konuşurken aklımıza eski günler geldi. Lise sonda ÖSS uğruna girmediğimiz ortamın, sınav uğruna çekmediğimiz çilenin kalmadığı günler tabii. Bir hocamız vardı dershanede sağolsun bizi Rocky'yi çalıştıran yaşlı antrenöt gibi çalıştırdı sene boyunca. Şunu yapın dedi yaptık, bir dediğini iki etmedik sonunda da istediğimizi aldık. Her neyse Spicoli dedi ki şimdilerde bu hocamız aynı şeyleri başka öğrencilerle yapmaya çalışıyormuş uzaklarda bi yerlerde. Tabii öğrencilerden şikayetçi kendisi, bizim gibisini bir daha nerden bulacak. Dediklerini yapmazlar, çalışmazlar, şu kitabı git al çöz dese çözmezlermiş. O da eski öğrencilerim gibisi yok falan demiş bizim Spicoli'ye. Biz de düşündük eski kadro yeniden bi toplansa gitsek hocaya hocam bizi çalıştır yeniden liderlik yap bize desek, gözleri dolmuş bir halde sarılır heralde. Tus var Dus gelicek diyorlar falan hakkaten çalışmamız da lazım hani. İşte o sırada dedik ki hocamız FEM dershanelerinin geleneklerini bırakmış olsa da oturup karşılıklı iki rakı içsek, eskileri konuşsak. Ne güzel olurdu hakkaten. Sonra da ulan ne rakısı anca çay içilir öyle bi ortamda, çayla da nereye kadar gider bu muhabbet dedik. (Bilmeyenler için hatırlatayım FEM dershanesi ortamında sadece çay içilir. Her zaman çay vardır, hiç bitmez. Her an demlenme olasılığı da vardır ayrıca.) Sonrasında böyle bi köşeye karar verdik, çikolata gibi aynı.


Neyse şimdi esas hikayeye geçelim tanıtım kısmı bittikten sonra. ÖSS'ye az vakitler kala kamp falan ayağına dershanenin ayarladığı bir yurtta kalıyoruz o zamanlar okuldan 10 kişi falan. Aralarında işte Spicoli var, sadık yorumcumuz Feri, ksp arasıra da olsa gelir falan. Dünya Kupası başlamış o zamanlar da Hollanda, Arjantin falan acayip top oynuyo. Biz de Feri'yle bi gün gidip izleyelim bari şu maçı diye kalktık gittik tv odasına. Çok süper bir televizyon var odada ama kanal ayarı denen bişey yok. Kanalların %80'i STV. Her kanal değiştirdiğinizde STV geliyo karşınıza. Maçı izlemeye gittiğimiz sırada da tv odasında yurt görevlisi bir abi vardı 28-30 yaşlarında falan. Dünya kupası izlicez abi biz dedik, önce bi bize baktı düşündü. Dünya Kupası ne, Fransa 98 vardı hani onun gibi bişey mi dedi ve STV'yi açtı hemen. Tabi bu lafın üzerine bizim Feri kalktı gitti, odayı terketti yemişim dünya kupasını lan şu düştüğümüz hallere bak dercesine. Bizim abi de hemen ordan birine seslendi, çaylar geldi, STV'de Sırlar Dünyası izlendi yine. Aynı programın 9.cu tekrarı olarak. 


4 yorum:

feri dedi ki...

zaman zaman başarısız olsak ta önemli icraatlarımız da vardı svetlin hatırlarsın.mesela stv aşığı(cnbc-e yi 97.kanalda bulabilmiştim bunu hiç unutamam.bende ki de iyi sabırmış hani)şakirt arkadaşlarımıza nba final serisi izletmiş olmamız(dallas-miami).elbette ki bu kolay olmadı dostlar dışarıdan her ne kadar sıradan bir olay gibi görünse de.özellikle her nba maç yayınında ponpon kızlar çıkar çıkmaz reklama girmeyi kendisine görev bilen ntv nin sinsiliği tutması ve bu güzelliği bizimle paylaşması.o an her sıradan abazan liselinin yapacağı üzere eşşek gibi sıratarak kızları kesip alabildiğine seviyesiz espiriler eşliğinde kahkaha ve ulumalarımızla ortalığı inletmek için yanıp tutuşurken;üzerimize çevrilmiş kızgın,yargılayan bakışlar ve akabinde gelen 'çık çık çık s.a.v.'lar sebebiyle dansın bir an önce bitmesi için içimizden dua etmek zorunda kaldık.duayı tam mekanında etmiş olacağız ki olay bize patlamadan,maça geçerek sonuna kadar kazasız belasız izledik ve bu öykü de burada mutlu sonla bitti.çay meselesine gelince..

bkz.çay şakirtin mazotudur

gregor samsa dedi ki...

dünya kupasını izlememeye değecek bir yer kazandınız mı bari?

Svetlin dedi ki...

hehe kazandık diyebiliriz heralde. dimi lan feri?

feri dedi ki...

he kazandık svetlin.hatta kendi adıma eşen s.kini kazanmaktan mütevellit duyduğum mutluluğu kelimelere dökmekte zorluk çekiyorum.