16 Ocak 2009 Cuma

Bence Artık Sen De Herkes Gibisin


Fourier bu çalışmayı yaptığında tarihler 1807 yi gösteriyordu.Dünya genel anlamda pek farklı değildi.Napolyon Mısır seferinden dönmüş,savaş devam etmekteydi.Fourier ise bu tarihten tam 202 yıl sonra Ankara’da bir öğrencinin kendisine küfredeceğinden tamamen habersizdi. Yoksa değil miydi?


Öğrenci milleti olarak bir özelliğimiz de sınavlardan sonra,içten içe tam çalışmadığımızı bilmemize rağmen, bizden bağımsız olaylar yüzünden sınavın kötü geçtiğine inanmamızdır. Çoğu zaman “Hayvan gibi sormuşlar, abi” ile hocalara yüklenmeye çalışırken, kimi zaman da “Ulan bir yarım saatim olsaydı…” şeklinde süreye serzenişlerde bulunuruz. Bazen de işi çok derinden alanlar olur. Bu tip öğrenci için suçlu ne hocadır, ne zaman ne de kendisi.Suçlu Einstein’dır, Newton’dur ve dün akşam olduğu gibi Jean-Baptiste Joseph Fourier’dır.

Kendisiyle sınavdan önce aramız gayet iyiydi aslında. Karşılıklı şakalaşmalar, bana göz kırpmalar, unuttuğum yerde hemen devreye girip hatırlatmalar… Hatta hafiften hoşlanmaya bile başlamıştım Fourier’dan. Yüzüne söylemiyordum tabi hemen bir tarafı kalkmasın diye. Böyle bir ortamda girdik sınava. İlk soru kendisiyle alakalı değildi. İçeriden bana” Kolay abi bu soru, hadi yine iyisin!” şeklinde gazlar vermeye devam ediyordu. Fakat bir şeyler eksikti bu gazda, sanki sesi titriyor, yutkunuyordu. Bir şey söyleyecekmiş de geveliyormuş gibiydi. Sayfayı çevirip 2. soruya gelince durumu kavradım. Fourier sessizdi. Kafasını öne eğmiş hiç yüzüme bakmıyordu. Halbuki soru direk 202 yıl önce bulduğu yukarıdaki denklemle alakalıydı. Hafiften yanına yaklaştım.Bir elimle çenesinden yavaşça tutarak gözlerime bakmasını sağladım.Önce baktı,sonra bir iki damla yaş aktı gözünden ve “Bak Osman, konuşmalıyız” deyiverdi. Amerikan dizilerinde gördüğüm her türlü ayrılık klişesini saymaya başaldı bana. “Sorun sende değil bende” ler , “ben seni hak etmiyorum” lar… Coşmuştu bir kere.Tutup koysan “How I Met Your Mother’ a , hiç bocalamadan çatır çatır oynardı herhalde. Sonra yavaşça arkamı döndüm ve yüzüne bile bakmadan çıktım gittim oradan. Fourier beni terk etmişti. Tıpkı 3 gün önce Modern Fizik sınavında Schrödinger’in koşarcasına kaçması gibi, o da beni tek başıma bırakıp gitmişti bu koca sınav deryasında..Halbuki güvenmiştim ona hatta sevmiştim…

Haliyle soruyu yapamadım.Sınavdan çıkmamla bütün tepkimi Fourier’a yoğunlaştırdım.Her yerde aradım ,durdum fakat yok.Buhar olmuş adam. Artık hangi sınavdan önce hangi öğrencinin aklını çelmekle meşgulse : “Kolay olm benim konu aslında” diyerek. Belki de Ergenekon’dan almışlardır içeri. O sinirle geldim yurda ve başladım küfretmeye Fourier’a da Schrödinger’ e de. Sonra o kadar coştum ki “ Ulan ben de bir şey bulacam, torunlarını falan hep öttürücem bunların, sınavlarda sarsıla sarsıla ağlatıcam” şeklinde beyanlar bile vermişim. Sonra birden titredim ve “ Napıyorum lan ben!” klişesiyle kendime gelerekten ,bu adamların da benle aynı mantaliteyle bir şeyler bulmuş olabileceği ihtimalini düşünmeye başladım.Mesela Fourier zamanında matematik hocası Le'Veant Iraque ‘tan çok çekmiş olduğu için böyle çalışmalara yönelmiş ve taa o zamandan “Süper buldum ha Osman’lar Nuri’ler hep mal gibn kalıcaklar yapamayınca, gerçi biraz küfür yicez ama ,ona da değer şimdi” diye düşünmüş olabilir mi diye uzun uzun düşündüm.


Sonra tıpkı bir ilişkinin ardından tüm mektupları,fotoğrafları atmak ya da Facebook’tan ilişki durumunu single yapmak gibi ben de Fourier la ilgili her türlü soruyu dökümanı kaldırarak yeni hedefime yöneldim. Gustav Robdert Kirchoff. Gerçi bana pek yüz vermiyor ama, o da açılır yakında. Başlar “Baba ne haber , sen yaparsın ya” demeye.

3 yorum:

sedürt dedi ki...

bu yazı aklıma umut sarıkayanın "mont beni" karikatürünü aklıma getirdi. sıcak havada elinde montla gezerken ansızın eren bir adamın hikayesiydi. ermişsin sen de yavrum. neler yazdırmış adama sınavlar:D başarılar inşolle.

Adsız dedi ki...

hakkaten yahu ksp,zor bi finaller dönemi sanırsam.ama senin gibi bir 'WİNNER'karaktere ne gelir olum bunlar diyerekten bir gaz vereyim.Le'Veant Iraque da beni şöle bi örseledi bilesin.son olarak(sedürt)'mont beni'demişken:
''tedarikliyim diye sevindim durdum
sıcağı görünce yandım kavruldum
mecnun oldum çöllere savruldum
kırk kapıya muhtaç eyledi mont beni...
bir garip ercanım konar göçerim
gahi ahlar gahi gülerim
mont elde diyar diyar gezerim
onulmaz dertlere saldı mont beni...''

ksp dedi ki...

valla ericez mi, kalıcaz mı orası meçhul.Ayrıca "Winner" kimliğimiz burada hızla eriyip gitti be ferry.Hatta genelde "loser" damgası yemekteyim.Hayırlısı bakalım...