30 Eylül 2008 Salı
Nerede O Eski Bayramlar!
29 Eylül 2008 Pazartesi
Batmayaniye
Bu kadar rezalet bir reklam gördügümü pek hatirlamiyorum. Ülker`in reklamlari dahi bundan birkac gömlek üstündür. O derece kötü ki, her görüsümde sinirlerimi tekrar tekrar alt üst ediyor. Kelime esprileri zaten normal kosullarda hos durmuyor da, bu kadar kisa süreli bir reklamda, durmaksizin, ard arda 6 kez yapilir mi?
Arsène`nin Projesi
Futbol ulemasi degilim, taktisyenligini tartisacak da hic degilim Wenger`in; ama taktigi bir kenara koyup Wenger`in yaptigi ise 12 yillik bir proje gözüyle bakiyorum, gözlerim kamasiyor gercekten. Mesele aslinda sadece gectigimiz hafta Sheffield United önünde yaptigi gibi 11 tane genci sahaya sürmek de degil, oyuncularini müthis bir ögretiye de tabi tutuyor Wenger. Oyuncularinin beslenmesine, uykusuna, psikolojisine kadar herseyleriyle ilgilendigi bilinen seyler.
The Weapon
Bir döneme damgasini vurmus modeli yeniden piyasaya sürme karari almis Converse. Magic ve Bird`ün efsane modeli ilk olarak 1986`da üretilmisti. Gectigimiz yillarda yine birkac model cikarmisti Converse; The Weapon, The Loaded Weapon falan diye. Geride biraktigimiz yilin tarihi rekabeti canlandirmasinin olusturdugu pazardan payini almaya niyetli onlar da. E haklilar tabi. Ebay`da bu modeli almak icin dünyanin parasini veren insanlar oldugunu da düsününce yerinde hareket diyorum. 2009 modelleri arasinda yerlerini alacaklarmis yeni The Weapon`lar.
28 Eylül 2008 Pazar
Bayram Çikolatası
Bayram icin cikolata alayim dedim. Ülker stand kurmus markete, basina da gecirmisler genc bir kizi. Bütün bayramlik cikolata tayfasi da orada toplanmis. Manzaraya iyiden iyiye Ülker hakim yani. Ferrero var mi diye sordum. O kadar cok ürün vardi ki, onlarin arasindan birini istemeyip de Ferrero sormami bayagi yadirgadi kiz, yüzünden belliydi. Kücük bir kutu gösterdi, Rocher`di. Birkac tane koymuslar standa, benim gibi isteyenler olur belki diye herhalde.
Haftanın Filmine Kısa Bir Bakış - 3
Haftanın Müzik Listesi - 3
The Last Detail
Film 1973 yapimi. Jack Nicholson`in Hollywood`da yeni yeni kendini göstermeye basladigi yillar. Her zaman basarilidir, zaten efsane bir isim, o konuda yorum yapmak haddimize degil; fakat bu filmde yine ayri bir begendigimi söylemeliyim Nicholson`i. Filmin verdigi mesaj ve psikolojik boyutu da önemli ve etkileyici boyutlariydi.
27 Eylül 2008 Cumartesi
Turne Söylentileri
İlk olarak Milliyet'in Cumartesi ekinde okudum haberi. Yoldaydım, hemen bir arkadaşımı arayıp haber verdim. Eve gelir gelmez de işin aslı nedir ne değildir diye internette bir soruşturdum ve haberin birkaç gün önce The Sun'da yayımlandığını gördüm.
Led Zeppelin yeniden bir turne için bir araya gelecek diyor haberde özetle. Grup elemanlarının Robert ile ya da Robert'sız, bir şekilde bir turne yapma kararı almalarından sonra, Robert'ın da uzun süre düşündüğü ve dahil olmamayı düşünemediğini falan yazmış.
John Bonham'in yerine oğlu Jason var yine. Biliyorsunuz, en son bir kereye mahsus olmak üzere geçen yıl Aralık ayında Ahmet Ertegün anısına London O2 Arena'da konser vermişlerdi.
Neyse, Led Zeppelin'in resmi sitesine, Robert Plant'in resmi sitesine falan baktım, bir açıklama yok. Aynı şekilde bir yalanlama da. Led Zeppelin'in resmi sitesinin forumu da epey karışmış. Millet heyecanlanmış tabi, dalga geçiyorsa, The Sun'ı basarım falan diyenler var, herkes merakta.
Zannetmiyorum ki aslı olsun; ama bir olursa, hele bir olursa.. Bir de yolları Türkiye'ye düşerse.. Böyle bir efsaneyi de kanlı canlı gözlerimizle görecek olmanın ihtimali bile heyecanlandırmaya yetiyor, hele de henüz bir başkası için ümitler taze solmuşken.
Gelişmeler karşısında vakit, Dazed and Confused dinleme vaktidir.
Son 10 Yılın En İyi 10 Türk Filmi
10. Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü? (2006)
Açıkçası son 3 sıra için epey zorlandım. Ama en çok zorlandığım bu sıra için oldu.Belki birçoğunuzun listesinde yer alamyacaktı bu film.Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü ‘ yü seçmemin sebebi ise film, hepimizin bildiği, yıllardır anlatılan bir hikayeyi ve o dönemin havasını çok farklı ve iyi bir şekilde beyaz perdeye taşıyabilmiş.Haluk Bilginer in Karagöz ile adeta oyunculuk dersi verdiği filmde Beyazıt Öztürk de bence Hacivatın hakkından gelebilmiş.
Şener Şen ,Yavuz Turgul ‘la çalışma geleneğini bozmamış ve Eşkıya dan 8 sene sonra hemen hemen aynı prodüksiyon ekibiyle Gönül Yarası ‘nda da yerini almıştır. Filmin senaryosu için gerçekten üst düzey diyebilirim.Ayrıca Meltem Cumbul ve Timuçin Esen de oyunculuklarıyla üstada eşlik edebilmişler.
Belki senaryo tam olarak beni tatmin etmedi.Sonuçta bu kadar popüler bir dizinin filmini çekmek kolay iş değil tabi.Fakat Türk sinema tarihinin en büyük bütçeli ve en çok hasılat yapan filmi Kurtlar Vadisi özellikle görselliğiyle ve uluslararası düzeyde yarattığı etkiyle bu listeye girmeyi hak ediyor.Ayrıca filmde Türk oyunculara Billy Zane, Ghassan Massoud,Gary Busey gibi Hollywood’tan tanıdık isimlerin eşlik etmesi de filmi ilginç kılan etmenlerden diyebilirim.
İnanılmaz orijinal ve iyi bir senaryo ve gerçekten iyi oyunculuklar. Bir inşaat,onlarca cinayet ve bir kamera.Emre Kınay ve Şevket Çoruh tan gerçekten eğlenceli ve kaliteli bir iş çıkmış ortaya.Her ne kadar gişede aradığını bulmasa da benim listemde her zaman yeri var İnşaat’ın
Cem Yılmaz’ın bu kez yönetmenliğinde de yer aldığı (Ali Taner Baltacı ile birlikte) Hokkabaz, onu eleştirenleri susturacak düzeydeydi. Açıkçası senarist olarak çok çok iyi bir iş çıkarmasının yanı sıra ,izleyenlere “ Ben Oyuncuyum” mesajını verdi Cem Yımaz. Mazhar Alanson ,Tuna Orhan ve Özlem Tekin de gayet iyi eşlik ettiler bence.
Benim Kibar Feyzo ile birlikte gördüğüm en iyi oyuncu kadrolarından birine sahip Vizontele.Yılmaz Erdoğan’ın kendisini “Tamam budur işte!” dedirtircesine ispatladığı filmin konusundan bahsetmiyorum bile. Arkadaş ortamlarında hala çoğu sahnesinin anlatılıp gülünmesi filmin ne kadar iyi olduğunun da bir göstergesi bence.
Öncelikle büyük usta Rahmetli Kemal Sunalı n son filmi olması nedeniyle belki biraz üst sıralara çıkmış olabilir.Ama bu listede yer almayı sonuna kadar hak ediyor Propaganda.Sinan Çetin yönetiminde Metin Akpınar ve Kemal Sunal gibi iki ustayı karşılıklı izleme şansı bulduğumuz film, ülkemizde hala devam eden bir sorunu trajikomik bir şekilde izleyiciyle buluşturuyor.Film boyunca gülüp eğlenirken sonuna doğru üzerinize çöken hüzünle bir sürü karmaşık duyguyu bir arada yaşayabiliyorsunuz.
Çıktığı dönemde inanılmaz ses getiren ve her çıkanın göz yaşlarına boğulduğu , hatta zaman zaman sahneler akıllarına geldiğinde bile ağladığı (bkz. Annem) bir Çağan Irmak eseri.Yapımlarıyla genelde insanları soruglamaya iten ve kendi mesajını iletmek isteyen Çağan Irmak, bu yapımıyla oldukça başarılı olmuş diyebiliriz.Çetin Tekindor, Fikret Kuşkan , Hümeyra , Şerif Sezer , Özge Özberk gibi TV den de tanıdğımız oyuncularla gerçekten inanılmaz bir yapımortaya çıkmış.Bu sebepten listenin 2. sırası onun.
26 Eylül 2008 Cuma
25 Eylül 2008 Perşembe
İnsan Hayatının Değeri
Insan hayatinin ucuz olmadigini herkes biliyor da, aslina bakarsaniz isin icinde baskalari ve baskalarinin hayatlari söz konusu olunca bir türlü bilincine varmiyoruz, varamiyoruz sanirim.
Türk Telekom International Cup
27-Eylül-2008 Cumartesi
16.00 TURK TELEKOM – BENETTON TREVİSO
18.30 EFES PİLSEN – BC UNICS KAZAN
28-Eylül-2008 Pazar
14.30 3 . lük 4 .lük maçı ( İlk günün mağlupları)
17.00 Final maçı ( İlk günün galipleri)
19.00 Kupa Töreni ve Kapanış
Kasun'u, Serkan Erdoğan'ı, geçtiğimiz yıllarda Türkiye'de forma giyen Nicevic'i ve Gary Neal'i, Marc Jackson'ı ve Marko Popovic'i izlemek isteyenler hafta sonu Atatürk Spor Salonu'na.
Efsane Oyunlar Serisi-2
İlk kez 1981 yılında Nintendo’nun Donkey King adlı video oyununda kız arkadaşını kötü kalpli maymunun (Donkey King) elinden kurtarmaya çalışan emektar muslukçumuz Mario , tam 27 yıl sonra hala görevinin başında. 1983 e kadar Donkey King ‘in “Jumpman” i olarak görev yapan Mario, o yıl Nintendo tarafından adeta ödüllendirilir ve kendisine ait Mario Bros oyununa kavuşur.Bu oyunda ona iki kişi ile de oynanabilmesi için kardeşi ve meslektaşı Liugi de katılır.1985 yılına gelindiğinde ise oyun Super Mario Bros. ‘a terfi eder ve 1990 yılında Super Mario World ‘ e dönerek hemen hemen son şeklini alır. Oyunun genel olarak amacı mantar krallığına egemen olmak isteyen Kral Bowser tarafından kaçırılan Prenses Peach i kurtarmak için 8 dünyayı ele geçirip kaleye ulaşarak kral Bowserın minyonu bir canavarı yenerek (ta ki 8. kaleye kadar) Toad denilen mantar krallığı insanlarından birini kurtarmaktır. Sonunda 8. kaleye gelindiğinde ise bu sefer kurtarılacak kişi Prenses Peach , rakip ise Bowser ın ta kendisidir.
Oyun esnasında Mario kutulara vurarak para kazanmanın yanı sıra , kendine bazı güçlerde ekleyebilir.Mesela bir mantar toplarsa Süper Mario ya dönüşüp boyut olarak da büyüyen Mario, ateş çiçeğini alıp ateş topu fırlatırken, eğer kuş tüyü alabilirse uçma özelliğine sahip oluyor.Ayrıca 1990 yılından itibaren Mario ya Yoshi adında bir karakter eklenmiş,Mario Yoshi denen bu dinazora benzer yaratığa binerek ilerleyebilme özelliğine de sahip olmuştur. Son oyunlarında Mario ya yeni bir özellik daha eklenmiş ve yediği dev mantar sayesinde geçici olarak kendi boyutunun 10 -15 katı gibi bir büyüklüğe ulaşarak her yeri yıkıp geçebilmesi sayesinde gerçekten ürkütücü bir görüntüye de sahip olmuştur.Dünya çapında 285 milyon gibi inanılmaz bir satış rekoruna ulaşan Mario,tüm zamanların da en çok satan video oyunu.Son zamanlarında tenisten pinballa her türlü oyunda yer alan Mario hatta bir ara Mike Tyson’s Punch oyununda hakemliğe bile soyunmuştur. Kardeşi Luigiyle ve dinazoru Yoshiyle o dünya senin bu dünya benim koşturan Mario için video oyunlarının tartışmasız en efsanevi karakteri diyebiliriz.
24 Eylül 2008 Çarşamba
Haydi Abbas...
dinsin artik bu kalp agrısı.
böyle ferman etti cahit,
al getir ilk sevgiliyi besiktas'tan;
Ustalara Saygı Kuşağı - 3
Cok büyük bir isim Pete Sampras. Bugün hala bircoklari tarafindan tüm zamanlarin en iyi teniscisi olarak kabul edilen, benim hayatimda da önemli yeri olan, büyük bir isim. Ustalara Saygi kusagi yapmaya karar verdigimizde ilk aklima gelen de onun ismiydi.
Ustalara Saygı Kuşağı - 2
Kazandığı 21 avrupa,6 dünya ,4 olimpiyat şampiyonluğu ve yüzme gibi sürekli yenilenen ve gelişen bir sporda 50 ve 100 m serbest rekorlarını 8 ve 6 yıl gibi uzun süre elinde tutması Popovun gerçek bir efsane olduğunu kanıtlıyor.Amerikanların ona taktığı isimle Big Dog Popov ‘a sonsuz saygılar…
23 Eylül 2008 Salı
22 Eylül 2008 Pazartesi
Efsane Türk Dizileri - Kaygısızlar
Dizide 3 karısı ve 36 çocuğu bulunan Memnun Kaygısız'ın 40 kişilik ailesiyle birlikte asker arkadaşı Berber İsmail'in yanına, İstanbul'a gidişini ve burdaki hayatları anlatılıyor. Tam bir kadın düşkünü olan Memnun Kaygısız, Berber İsmail, ev sahibi Hacı Gaffur, Memnun'un karıları Sabriye, Terbiye, Kafiye, Sabriye'nin patronu Yılmaz Usta, Kültigin ve çetesi, Eleman, Eleman'ın Amerikalı patronu vs. Dizide o kadar çok anlatılabilecek karakter var ki hangisi aklıma gelse kahkalar basıyor. Kültigin ve çetesinin absürd adam dövme teknikleri ve esprileri, Memnun'un kadın düşkünlüğü uğruna yaptıkları, Memnun'un karılarının Memnun'la sırayla yatmaları ve bazen de işin kavgaya kadar gitmesi, Eleman'ın patronunun Amerika hikayeleri, Eleman'ın Kültigin'in kardeşine aşık olması aynı şekilde Kültigin'in de Eleman'ın kardeşine aşık olması fakat Kültigin'in elemanı her seferinde dövmesi, Berber İsmail'in traş olmadan önce müşterilerine belge imzalattırması...
Dizi de o kadar çok efsane olabilecek absürd espri var ki hangisini yazayım bilemiyorum. Eleman'ın otobüse binip önceki taksiyi işaret ederek şoföre takip et demesi, yine Eleman'ın taksiyi çevirmek için taksi dediğinde şoföründe elemana yolcu şeklinde karşılık vermesi, Kültigin zorbalık yaptığı insanların Kültigin'i korkutmak için yüksek yerlerde tanıdıklarım var; damadım 14. katta oturuyor demesi, Eleman'ın iş ararken "Eleman Aranıyor" yazan bi yere girip beni mi arıyosunuz diyerek son derece ilginç bir şekilde iş bulması ve Kültigin'in kardeşini tavlama çalışmaları ve her seferinde temiz bir dayak yemesi, Kültigin'in yanındaki salak mafya elemanları...
Dizinin daha o kadar çok akıllara ziyan repliği, sahnesi, hikayesi var ama şimdilik aklıma gelenler bunlar. Zaten koskoca Kaygısızlar'ı bir yazıya sığdırmaya çalışmak dizinin tarihine saygısızlık olur. Kaygısızlar'ı bilenler bilir zaten ama daha önce izlememiş olan varsa Lost'u, Prison Break'i falan bırakıp direk Kaygısızlar'a başlamalı. Benim için Türk televizyon tarihinde ilk 3'tedir her zaman.
Gecenin Kazananı Mad Men
Gecenin kazananı Mad Men tabiki. Fakat Spicoli'nin tahminleri birkaçı dışında yanına bile yaklaşamamış malesef ödüllerin. Daha çok çalışması gerekiyor. İlk fırsatta kulaklarını çekip dvd'leri önüne dökücem. Seneye daha başarılı tahminlerle gelmesi için.
Ödüller;
Drama dalında En İyi Yönetmen: Greg Yaitenes (House)
Drama dalında En İyi Kadın Oyuncu: Glenn Close (Damages)
Drama dalında En İyi Erkek Oyuncu: Bryan Cranston (Breaking Bad)
Drama dalında En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Dianne Wiest
Drama dalında En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Zeljko Ivanek (Damages)
Komedi dalında En İyi Yönetmen: Barry Sonnefeld (Pushing Daisies)
Komedi dalında En İyi Kadın Oyuncu: Tina Fey (30 Rock)
Komedi dalında En İyi Erkek Oyuncu: Alec Baldwin (30 Rock)
Komedi dalında En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Jean Smart (Samantha Who)
Komedi dalında En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Jeremy Piven (Entourage)
En İyi Mini Dizi: John Adams
Mini dizi dalında en iyi kadın oyuncu: Laura Linney (John Adams)
Mini dizi dalında en iyi erkek oyuncu: Paul Giamatti (John Adams)
En İyi Eğlence, Müzik, Komedi Programı: The Daily Show with John Stewart
En İyi TV Dizisi: Recount
En İyi Senaryo: Kirk Ellis (John Adams)
Eğlence programı dalında En İyi Yönetmen: Louis J. Horwitz
En İyi Reality Yarışma Programı: Jeff Probst (Survivor)
Geox Mansmooth
21 Eylül 2008 Pazar
Efsane Oyunlar Serisi-1
90 ‘ların başında bir anda hayatımızda beliren, masum çocukluk yıllarımda anneannemin “şeytan” uyarılarına rağmen ısrarla takip etmeye çalıştığım, birkaç kere programa bağlanmaya çalışsam da bu girişimlerimin hep başarısızlıkla sonuçlanması sonucu sadece tv'den takip edebildiğim kısa boylu, uzun kulaklı, koca ayaklı, sonradan bakınca hakketen pek çirkin bir görüntüsü olan, tek dişi kalmış kahraman Hugo bence oyun tarihinin gerçek efsanelerinden biridir.
Danimarkalı bir oyun şirketi tarafından hayata geçirilen ve ilk kez 1990'da gene bu ülkede bir İnteraktif Tv Oyun Programı olarak yayınlanmaya başlayan Hugo, sattığı 6.5 milyondan fazla cd, play station ve nintendo oyunuyla bu alanda gerçekten çok ön sıralarda. Ülkemizde ilk kez Kanal 6 aracılığıyla Tolga Gariboğlu’nun sunuculuğuyla yayın hayatına başlamıştır. İlk başlarda sadece trenle seyahat eden ve telefonun tuşlarına basmak suretiyle sağa sola kaçışlar yapıp karısını kötü kalpli cadı Sylla‘dan kurtarmaya çalışan Hugo, daha sonra 3 boyut teknolojisine geçerek birçok farklı macerayla karşımıza gelmiştir. Hafızalarımızda hala yer eden “sağa zıpla Hugo” ,“ nereye çufçufluyoruz” ve “ben bastım Tolga abi fakat Hugo gitmedi” gibi replikleriyle bir efsane olmuş ,o dönemlerden geçen her Türk gencinin hayatında olumlu ya da olumsuz bir şekilde yer etmiş olan Hugo bir ara bölücülükle bile suçlanmıştı. Evet bir oyununda Türkiye Haritası'nın Sivas'tan itibaren kesilmiş olarak gösterilmesi Hugo'nun “ekmek yediği ülkeye ihaneti” olarak yorumlanmıştı.
En son Tv'de gördüğümde (yanlış hatırlamıyorsam Kanal 1'deydi) programı bir kız sunarken, Tolga abi ise artık oyunun içinde Hugo ve çocuklarla konuşan bir bilgisayar karakterine dönüşmüştü. Gerek formatıyla, gerek oyunun içinde yaşanan genelde çevirmeli(eski moda) telefondan kaynaklanan aksaklıklarıyla ve ne kadar inkar edilse de bir efsaneye dönüşmüş olan canlı yayında küfür olayıyla Hugo hem Türk televizyon tarihinin hem de oyun tarihinin kültlerindendir. Saygılar Hugo’ya ve Tolga Abi’ye…
Premier Ligin Felaket Forvet Transferleri Top 10
10- Jose Antonio Reyes (Arsenal, £10.5m): Sevilla'da genç yaşta parlamıştı Reyes. Baptista'lı, Ramos'lu, önemli başarılara imza atan Sevilla takımında önemli bir oyuncuydu ve bunu gören Wenger de onu Londra'ya transfer etti. Fakat Reyes Sevilla'daki başarısını Arsenal'de gösteremedi ve Baptista'ya karışıl Real Madrid'e takas edildi. Real Madrid'de kalıcı olamayan Reyes son olarak Benfica'ya transfer oldu ve şimdi Portekiz'de. Sevilla'dan ayrıldıktan sonraki kariyerinde 69 maçta 16 golü var.
9- Djibril Cisse (Liverpool, £14m): Liverpool Cisse'yi Auxerre'den transfer ettiğinde ondan beklentiler yüksekti. Fransa'nın yeni yıldızıydı, genç, yetenekli ve de güçlü bir oyuncuydu. Liverpool taraftarları ondan yeni bir Robbie Fowler, yeni bir Michael Owen olmasını bekliyordu ama Cisse geçirdiği ağır sakatlık sebebiyle hiçbir zaman bekleneni veremedi ve müzmin bir sakat olarak Liverpool kariyerini tamamladı. Ülkesine Marsilya'ya döndü. Burada yeniden doğuş sinyalleri verdi ve şimdilerde yeniden Ada'da Roy Keane'in ekibi Sunderland'de. Liverpool kariyeri boyunca 49 maçta 11 golü var.
No8: Darren Bent (Tottenham, £17m): Tottenham Bent'i Charlton'dan transfer ettiğinde Bent Charlton'da önemli işlere imza atarak gelmişti. Tottenham'ın önemli bir silahı olması bekleniyordu fakat hiçbir zaman ilk 11'de düzenli olarak şans bulamadı. Düzenli şans bulamayınca kendini de gösteremedi ve lüzumsuz transferler listesindeki yerini almış oldu. Bu sezon Berbatov ve Robbie Keane'in ayrılması sonucu beklediği şansı belki bulabilir. 27 maçta 6 golü var.
7- Adrian Mutu (Chelsea, £16m): Mutu Parma'dan Chelsea'ye transfer olduğunda Abramovich'in Chelsea'deki ilk yılıydı. Takımın başında Ranieri vardı ve Mutu'nun da yeni Chelsea'de goller atması bekleniyordu. Aslında iyi de gidiyordu Mutu fakat kokain kullandığı için ceza aldı ve Chelsea'den de ayrılmak zorunda kaldı. Bu süre içinde 27 maçta 6 golü vardı Mutu'nun.
6- Steve Marlet (Fulham, £11.5m): O da bir zamanlar Fransa'nın yıldız diye yetiştirdiği oyunculardan biriydi. Fulham'a ilk geldiğinde çok büyük beklentilerle karşılaşmıştı ve klüp de kendisinden çok şey beklediğini açıkça belirtmişti. Klüp transfer rekoru kırılarak transfer edilen Marlet 54 maçta sadece 11 gol attı ve tam bir hayal kırıklığı olarak Ada kariyerini noktaladı.
5- Sergei Rebrov (Tottenham, £11m): Listenin başındaki bir diğer Ukraynalı gibi o da bekleneni veremeyenlerden. Spurs taraftarlarını heyecanlandıran fakat zamanla hayal kırıklığına uğratan bir transfer. Tottenham aynı transferlere şu sıralar da devam ediyor zaman zaman. Rebrov'un White Heart Lane kariyeri 59 maçta 10 gol.
4- Chris Sutton (Chelsea, £10m): Chris Sutton Blackburn'de kendisinden umutlu olanları üzmemişti ama aynı şeyi maviler dönemi için söylemek mümkün değil. Chris Sutton'ın Chelsea kariyeri 28 maç ve tek gol.
3- El Hadji Diouf (Liverpool, £10m): Senegal 2002 Dünya Kupası'na Fransa galibiyeti ile başlamış, Senegal sürprizi devam ettirip çeyrek finale kadar çıkmıştı. Ta ki İlhan Mansız o golü atana kadar. İşte o Senegal'in en büyük yıldızıydı Diouf. İngiltere'ye gelen Afrikalıların da öncüsü diyebiliriz onun için. Ama ne yazık ki Diouf'un Liverpool kariyeri parlak geçmedi. 55 maçta sadece 3 gol. Daha sonra Bolton'da biraz olsun toparlandı ve şimdilerde Sunderland'de top koşturuyor.
2- Albert Luque (Newcastle, £10m): Aslında tamamen Newcastle United transferleriyle oluşacak bir liste olabilirdi bu liste. Öyle olsaydı Luque en başta yer alırdı muhtemelen. Burda da kendine oldukça yükseklerde yer buldu İspanyol. Newcastle'ın yüzlerce gereksiz transferinden bir diğeri aslında o da. İspanyol'un gelişi çok şatafatlı oldu ama gidişi pek de öyle olmadı. 21 maç tek gol. Şimdi Ajax'da sanırım.
1- Andriy Shevchenko (Chelsea, £30m): Newcastle'da olduğu gibi Chelsea'de de başlı başına bir liste çıkarabiliriz aslında. Abramocivh'in gelişiyle nasılsa para bol haracayalım gitsin mantığıyla yapılan birçok transfer içinden en çok dikkat çekeni Sheva. Aslında 49 maçta 9 gol bu listede 1 numara olacak kadar kötü değil belki ama bahsettiğimiz isim Shevcenko olunca yetmiyor 9 gol. Milan'da efsane olacakken değişiklik sevdasına Ada'ya gelen Shevcenko premier lig tarihinin de en pahalı transferlerinden. 2 yıllık sürede ne Chelsea'ye bir faydası ne de Chelsea'nin ona. Sadece Milan'da efsane olma şansını zora soktu. Neyseki yuvaya geri döndü. E ne de olsa taş yerinde ağırdır.